Haydin biz de dünya kadınlar gününü kutlayalım!

Yılın 363 gününde unutulan, sadece şehevi arzularını tatmin etmek için bir sevgililer gününde ve bir de anneler gününde hatırlanılan ve hemen ertesi gün daha çok çalıştırılmak için, daha çok gücünden, bedeninden, güzelliĝinden zeka ve kabiliyetinden istifade etmek için gözlerini boyamak amacıyla kutladıkları 8 Mart dünya kadınlar gününün dışında hatırlanmayan kadınların gününü kutlayalım mı?
Peki ya diĝer 363 günde kadınlar nerde? Toplum içinde yerlerini nerede alıyorlar? Şehevi sistemlerin zevk ve ticari metaı haline getirdikleri kadınları neden sadece iki gün hatırlıyoruz? Onları daha çok sömürmek için yapılan bir oyundan başka bir şey ifade etmeyen bu sembolik kutlama günlerinin dışında onlara ne gibi bir kıymet veriliyor?

Küfrün ve zülmün boynumuzdaki gaddar halkaları altında, kanun nizam diye hiçbir şeyin bilinmediği, insanların vahşi hayvanlardan daha çok canavarlaşıp hemcinslerini parçaladıĝı, şirkin katranlaştığı ve cehaletin batıl ile kükrediği diyarı harplerde, çöl kanunlarının hüküm sürdüĝü, güçlünün güçsüzü ezdiĝi bu cahili sistemlerde, yılda iki gün kadınların eline bir gül vererek, kadına kurtuluş reçetesini vermiş olamazsınız.

İslamda kadın „ya ayaklarının altına cennet serilmiş yüce bir anne, ya o yüce varlıktan yaratılan bir kardeş, parça, ya da dünyanın en tatlı nimetlerinden bir kız evladıdır“ O ailenin, toplumun, alemin yüce namusudur. Siz O büyük namusu „kadın erkek eşitliĝi“ adı altında, koluna çantasını takıp geçimini temin etmek için bedenini satmak zorunda kalan bir şahsiyetsiz insan, ya apartman merdivenlerini, wc’lerini temizliyen bir temizlikçi, ya da sokakta ayakların kirlettiĝi yerleri temizleterek ikinci sınıf işci olarak yaşamak zorunda bırakıyorsanız. Bu yegâne varlık olan kadınlara sadece yılda bir-iki gün tahsis ederek onlara deĝer vermiş olamazsınız.

Kadın kocasının ve aynı zamanda alenin namus bekçisidir, kadın ailenin mal koruyucusu, eşinin kraliçesi, çocuklarının ve dolayısıyla toplumun geleceĝinin teminatı olan yavrularımızın eĝitimcisidir. Onun açılıp saçılarak sokaklara dökülmesi, sabahtan akşama kadar erkelerle omuz omuza işyerlerinde çalıştırılması, araba tekerlerine, wc taşlarına ve kaĝıtlarına, kedi-köpek mamalarına reklam aracı yapmakla ona hürriyeti ve eşitliĝi saĝlamış olamazsınız ey cahili sistemler ve ey o çürük sistemlerin köle bekçileri!

Eĝer bugün hala
„Kadınların yüzde 34’ü fiziksel, yüzde 53’ü sözlü olmak üzere toplam olarak aile içi şiddetin yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyorsa ki bu oran gecekondu semtlerinde yüzde 97’lere çıkıyor“

„Eĝer bugün hala kadınların yüzde 20’si okur-yazar değilse“

„Eĝer hala lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39.6’sı iş bulamıyorsa“

„Eĝer hala kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle zorla evlendiriliyor, yüzde 20’si ise nikahsız yaşıyorsa“

„Eĝer hala kadınların yüzde 64’ü hamilelik döneminde doktoru göremiyor ve yılda enaz 2 bin 500 kadın doĝum esnasında ölüyorsa“

„Eĝer hala erkeklere nazaran yüzde 27’lerde iş bulabiliyorsa ve o işlerde bile erkeklerle omuz omuza çalıştıkları halde erkekler kadar maaş alamıyorsa“

„Eĝer kadınlar yüksek makamlarda hala ancak yüzde 1,4’ü temsil edebiliiyorsa“

„Eĝer hala eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yüksek öğrenim görebiliyorsa“

„Eĝer hala kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70’i erkek partnerleri (eşi yada sevgilisi) tarafından öldürülüyorsa“

„Ve eĝer hala dünya mülteci kamplarında mültecilerin yüzde 80’i kadınlar ve yavruları oluşturuyorsa,“
sizler böylesi bir dünyada kadın erkek eşitliĝinden bahsedemezsiniz ve yılda onlara bir gün tahsis etmekle cürümlerinizi kapatamazsınız!…

Alemin istikbalinin yegâne teminatı olan çocuklarımızın annelerinin düşürüldüĝü dereceye bakın. Yılda birgün gazete ve dergi sayfalarını onlara ayırıp bir kaç güzel söz ve bir gül veya bir çiçekle annelerimizi ne hale getirdiĝimizin farkındamıyız acaba?

Kadın toplumun namusudur, kadın toplumun şerefidir, kadın toplumun şefkat ve merhamet ana kaynaĝıdır, kadın yaşamanın ana kaynaĝıdır, kadın annedir anne! Kadın namusu uĝruna ölsen şehid, yaralansan gazi, öldürsen katil ve günahkar olmadıĝın yüce bir varlıktır.

Cenab-i Allah ona büyük bir derece vemiştir. Peygamberleri doĝuran o anneler deĝil midir? Kahramanları doĝuran o kadınlar deĝil midir?
Ancak şehvetlerinin esiri, içgüdülerinin kölesi olan cahili sistemlerin bekçileri, daha doĝar doĝmaz anneleri yavrularından ayırdılar, kıreşler, çocuk yuvaları, çocuk esirgeme yurtları gibi kurumlarda öz annelerinin helal sütüyle beslenmesine imkan vermediler, onları doĝdukları fıtrat üzere yetişmelerine engel oldular, kendileri gibi canavar yetiştirdiler. Bugün toplum esas fıtratından uzaklaşmış caniler tarafından idare ediliyor, onun içindirki bugün dünyanın her yerinde kan, acı, gözyaşı vardır.

Bununla da yetinmediler, kimisi nefsi arzularını tatmin etmek için, kimisi cüzdanını kabartmak için, kimisi kirli siyasetini güçlendirmek için kadınları sokaĝa döktüler!.. Yılda bir defa bir kadın heykelin başına geçirdikleri kara çarşafı çıkararak onu özgürlüĝüne kavuşturduklarını sanan beyinsizler bilsinlerki; örtüsüyle, tavizsiz vakur karekteriyle, irfanla çalışan aklıyla, imanla atan kalbiyle eşsiz bir abidedir kadın, onu yüceltmek, kem gözlerin iğrenç bakışlarından korumak için giyindiği örtüsünü çıkartıp sokaĝa salmak deĝil, ona layık olduĝu deĝer ve saygıyı vermektir.

Beyler Bayanlar!
İslam kadar hiçbir sistem ve ideoloji kadına gereĝi kadar deĝer vermemiştir. Şehvetperest içgüdücülerin en çok ortaya attıĝı ve onunla islamı mahkum etmeĝe çalıştıkları iki konunun dışında, islam bütün konularda erkek kadın arasında fark gözetmez, hatta kadına imtiyaz tanır. O malum iki konu da çok evlilik ve miras konusudur. Hatta diyebilirimki „eĝer bugün dünya ilahi nizamla idare edilseydi, bugün kadın hakları koruma dernekleri aksine erkekleri koruma dernekleri kurulacaktı. Beşericiler önce kadınları köleleştirdiler, sonra da onları korumak için sembolik günler ve kurumlar ilan ettiler!..

Malum iki konuya fazla temas etmeyeceĝim, zira konumuz onlar deĝil ama, okuyucularımı merakta bırakmamak için kısaca birer misal verelim.

İslamda miras kadına düşen pay erkeĝin yarısıdır, bu cümleye baktıĝımızda görünürde kadına hakaret yapılmış gibi görünüyor oysa olay tam aksinedir.

Evli bir çift düşünelim (Ali ile Ayşe), ikisinin de babası ölüyor, ikisinin mirası da 150 bin dolar diyelim. Ali’nin bir kız kardeşi var Ali’nın payına 100 bin (bacısının iki katı) dolar düşüyor. Ayşe’nin de bir erkek kardeşi var ve mirasından 50 bin (kardeşinin yarı payı) dolar düşüyor. İslam’da evin geçiminden, kadınının masrafından erkek sorumludur. Dolayısıyla Ali’nin eve getireceĝi o 100 bin, ailenin masrafına harcanırken, Ayşe’ye mirastan düşen 50 bin Ayşe’nin özel parasıdır, ona kalıyor, o parayı kendine özel olarak sarfedebiliyor, kocasının o paradan dolayı üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Şimdi bu örnek aileye baktıĝımızda mirastan Ayşe 100 bin, Ali ise sadece 50 bin dolar mülkiyete sahip olmuş oluyor, kim daha karlı? Ha bir şey daha var, ya sahipsiz kadınlar ne olacak diyeceksiniz? İslam’da dul ve sahipsiz kadınlara devlet bakmak zorunda, bir türlü sosyalamt (fakir fukara fonu gibi) kurumu gibi. İslam devletinde kadınları aç bırakmak, yada sokaĝa çıkıp başkalarının ticari metaı haline gelmesi yoktur.

Çok evliliĝe gelince; islamda tek evlilik esastır, Yüce Allah’ın ehemmiyetle tavsiye ettiĝi sadece tek evliliktir, yani tek kadın almaktır. Ama bazı zaruri hallerde çok evliliĝe de ruhsat verilmiştir, bu ruhsati bir emir olarak algılamak yanlıştır, ama islam düşmanları tarafından bu sürekli bir emirmiş gibi telakki ediliyor. Bu ise ifsattır, yalandır, islam düşmanlıĝıdır. Bir örnek verelim.

Canavar sistemlerin yetiştirdikleri canavar idareicilerin yaptıkları ortadadır. Hergün dünyanın her yerinde yüzlerce insan ölmektedir ve bunun yüzde doksanını erkekler teşkil ediyor. Yeryüzünde dün olduĝu gibi bugün de kadınların sayısı erkeklerden daha fazladır. Diyelimki islami bir devlette yaşıyoruz ve kadınların ekonomik durumları devlet tarafından temin ediliyor ya onların cinsel ihtiyaçları?… İnsanoĝlu buna da muhtaçtır, o zaman bu arzuyu iki şekilde temin etmek mümkün, helal ya da haram!.. Çok evliliĝi kabul etmeyenler, gizlice dost hayatı yaşamak istiyorlar. Soruyorum koca bulamayan ya da çok evliliĝi yasaklayan sistemlerde kadın bu ihtyacını nasıl ve nerde temin edecek? Elbetteki toplumdaki erkeklerle! O zaman gizli de olsa, yasakta olsa evli kadın kocasını başka kadınlarla paylaşıyor demektir. Kaldıki bu şekil Avrupa’da çok yaygındır. Hemen hemen bütün zengin erkeklerin sekreter, hizmetçi, yardımcı adı altında ilişkiye geçtiĝi bir çok kadın vardır. Daha dün Almanya’nın Berlin kentinde bir adamın biribirinden haberi olmayan tam 17 tane karısı ortaya çıktı. Kaldıki islam aleminde Hz. Peygamber’den bugüne kadar böyle bir vakaya rastlanmış deĝil.

İslam bu şekilde, özellikle de kadınlara saygı duyulması açısından gizli ilişkileri yasaklıyor, kadına kötü bir ismin yada lakabın takılmasına izin vemiyor, zira kadın islama göre çok mukaddestir, ona fahişelik, hayat kadını, sex işçileri gibi sözleri asla kabul etmiyor. Gizli bir şekilde sürdürülüp kadınların bu şekilde aşaĝılanacaĝına, islam onlara helal bir evlilikle saĝlam ve temiz bir aileyi uygun görüyor.

Erkeklerin az, kadınların çok olduğu ülkelerde Yüce Allah her erkeğe dört kadına bakmaya görev veriyor, yoksa dört kadınla evlilik bir erkek için hiçte kolay ve zevkli olacağını kimse iddia edemez!
İşte iki sistemin arasındaki fark.

Şimdi bir kez daha tekrar edelim; “Eĝer kadınları ticari meta haline getirip, köleleştiren bu rejim ve zihniyetlerin onlara yılda bir gün tahsis ederek onları hürriyete, özgürlüĝe götürüyorsa, “haydin hep birlikte dünya kadınlar gününü kutlayalım” diyorum ya siz ne dersiniz?

Saygılarımla

08.03.2004
M.Nureddin Yekta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir