Qazi Muhammed’in idam edilişinin yıldönümü münasebetiyle

1940’ların ortalarına kadar ismi pek duyulmayan Mahabad kasabası Reqreq suyu havzasının güneyinde şirin bir Kürd şehri olup, 16 bin cıvarında bir nüfusa sahipti.

1945’lerde dünyayı paylaşan emperyalist güçler olarak bilinen İngilizler, Rusya, Amerika ve muttefikleri, Mahabad’a ulaşamamışlardı. Mahabad’ ne İngilizler’in ve ne de Sovyetler’in işgalinde olmayan tampon bir bölge idi.
1944 de “Komeleya jiyana kurd “ adıyla kurulan örgüt, 1945 yılında Qadı Muhammed başkanlığında Kürdistan Demokrat Partisini kurar. Qazi Muhammed Kurdistan’da ve özellikle de Mahabad’da dini ve siyasi saygınlığı olan büyük bir şahsiyetti.

Bir taraftan Kürd Devletini kurmakla meşgul olan Qazi Muhammed ve beraberindekiler, diĝer yandan dünya ve civardaki devletlerle de ilişki kurmak istiyorlardı. Bu ilişkiye en başta Rusya olumlu cevap verdi. Sovyetler Birliğinin 1945 te başlattığı ataklardan ilki ile Mahabad’da “Kürdistan-Sovyet Kültürel İlişkiler Cemiyeti”ni kurdu.
Ayrıca Rusya’nın Mahabad’a gönderdiği matbaa makinası ile radyo vericisi Mahabad’da faaliyete geçmiş, aralarında “Kürdistan” adını taşıyan günlük gazetenin de bulunduğu bir çok yayın faaliyet gösteriyordu.
Devlet kurma hazırlıkları tamamlanmış sayılırdı. Bunun üzerine Qazi Muhammed 21.01.1946 günü Mahabad’ın en büyük camisinde parlemento hazırlık toplantısı yapar. Bu tarihi toplantıda, Qazi Muhammed Sovyetler Birliĝinin maddi ve manevi desteĝine deĝindiĝi gibi, Azarbeycan dostluĝunu da dile getirir. Anlaşılan Qazi Muhammed Genç Cumhuriyete gelecek olan tehlikenin buradan gelebileceĝi endişesi içindeydi.
Ertesi gün, Mahabad’da aşiret liderleri, KDP yöneticileri, üç Sovyet subayı ve Mela Mustafa Barzani’nin de hazır bulunduğu, ayrıca halkın da geniş ölçüde katıldığı bir toplantı yapıldı. Toplantıya gelen Sovyet subayları sadece gözlemci olarak katılmış ve mitingi bir jipin içinden seyrediyorlardı.

Tarih 22 Ocak 1946, Mahabad kentinin Çarçıra Meydanında, Kürd Cumhuriyeti ilan edildi ve Kürt ulusal bayrağı göndere çekildi. Toplantıya Irak sınırına komşu aşiretlerin liderleri, Kurdistan’lı siyasetçiler ve birçok şahsiyet de katılmıştı. Daha sonra 30 üyeli bir ulusal parlamento tayin edildi. 11 5ubat 1946 da, 13 üyeli Bakanlar Kurulu oluşturuldu ve Qazi Muhammed, Mahabad Kürd Cumhuriyeti Başkanı olarak yemin etti.

Genç Kurdistan Cumhuriyeti’nin başındaki tarihi lider Qazi Muhammed, kuruluş merasiminde o gün şu şekilde yemin etti.

“Allah’ın büyüklüğü, Kuran-ı Kerim’in kutsallığı, ülkem ve bayrağım üzerine ant içiyorum ki, kanımın son damlasına ve son nefesime kadar, canımla ve malımla, özgürlük yolunda bayrağımızın göklerde dalgalanması için çalışacağıma söz veriyorum.”

Daha sonra Cumhuriyetin sınırlarını korumak için bir askeri güç olarak savunma Bakanlığı kuruldu. Bakanlıĝa daha evvel İran ordusunda subay olan ve Qazi Muhammed’in amcası oĝlu Muhammed Hüseyn Seyfi Qadi getirildi. Savunma bakanı ayrıca Cumhurbaşkanı yardımcısıydı.

31 Mart 1946’da Genç Cumhuriyet dört lidere general rütbesini verdi. Bunlar Seyfi Qadi, Omer, Xan Şıkaki, Harna Raşid ve Barzani idi.

Her ne kadar Mahabad Kürt Cumhuriyeti`nin ömrü 11 ay gibi kısa bir süre olsa da, bu süre içersinde Genç Cumhuriyet siyaset ve aydınlanmanın merkezi haline gelmeyi başardı.

Mahabad’da kurulan hükumette 13 bakan yer aldı ve cumhuriyetin anayasası kısa sürede hazırlandı. Mecliste erkekler yer aldıĝı gibi kadınlar da yer almışlardı.

Mahabad Kürd Cumhuriyetinin kuruluşunda Kürdlere destek veren sosyalist Rusya, bazı batılı ülkelerle ilişkilerini bozmamak için Kürdlere olan desteĝini gerı çekti. Sözde insanlara refahı vadeden Sosyalizmle idare edilen Rusya emperyalizmi, Kurdistan’ı adeta İran’ın kucaĝına itti. ( Bu yüzkızartıcı tarihi olaya her nedense sosyalistler hiç bahsetmemektedirler)

Rusya’nın desteĝini geri çekmesi İran’ı harekete geçirdi. 24 Nisanda Şah’ın kuvvetleri saldırıya geçtiler. Albay Kisra’nın komutasında topçu ve suvari desteĝine sahip 600 kişilik askeri kuvvet Qahrawa’ya vardı. Burada istirahate çekilmek isteyen İran birlikleri, aniden burada mevzilenen Barzani’ye bağlı kuvvetlerin saldırısına uĝradılar. Bu ani saldırı karşısında neye uĝradıĝını şaşıran Şah’ın askerleri feci bir pusuya düşmüşlerdi. 21 ölü, 17 yaralı ve 180 esiri geride bırakan birlikten sağ kalıp kaçabilenler, Saqız’a kadar kovalandılar. Aynı akşam esirler serbest bırakılıp garnizonlarına geri gönderildiler.

Bu başarılı çatışma aynı zamanda Cumhuriyetin askeri kuvvetle savunulabileceĝi işaretlerini vermişti. Bunun üzerine Qazi Muhammed ve M. Mustafa Barzani cepheye giderek kürd kahramanlarına takdirnamelerini verdiler.
Bunun üzerine, o dönem bölgedeki en etkili güç olan İngiltere’nin desteĝini alan İran, bütün gücüyle saldırıya geçti. Rusya’nın söz verdiĝi silahlar gelmeyince, Genç Cumhuriyet sıkıntıda kaldı.

Cumhuriyeti destekliyebilecek başlıca güç olarak Barzaniler kalmıştı. Barzani’ye bağlı kuvvetleri takviye etme lüzumu doğarsa, savaş alanına sürülebilecek 1000’in altında silahlı savaşçısı olan Mahabad’ın Gawrik ve bir de daha küçük Zerza aşiretleri vardı. Qazi, son olarak aşiretlere başvurarak “eğer savaşırlarsa, Sovyetler’in vaadedilen ağır silah yardımı’nın geleceğini bildirdi ise de, kimseyi ikna edemedi.

13 Aralıkta Qazi Muhammmed’in kardeşi İran meclis üyesi Sadr Qadi, Qazi Muhammed ile İran ordusu komutanı General Humayuni arasında anlaşma sağlamak için arabuluculuğa başladı. Sadr, General Humayuni’ye Kürdler’in Mahabad’ı barışçı yoldan teslim etmeye hazır olduklarını bildirdi. Humayuni, kendisi şehre girerken, Barzanilerin orada bulunmaması şartıyla kabul etti. Bunu denetlemek için öncü güç olarak Albay Caffari komutasında, hükümet yandaşı Dehborki, Mameş ve Mamgurlardan oluşan bir kuvvet gönderdi. Qazi Muhammed bu gücü Mahabad yakınında durdurdu. Albay Caffari’ye, şehri ancak düzenli ordu birliklerine teslim edebileceğini bildirdi. Çünkü aşiret kuvvetlerinin çapul hareketlerine girişeceklerinden endişe ediliyordu. Qazi’nin bu teklifini kabul eden Caffari, aşiret kuvvetlerini geri çekmişti. Böylece Qazi Muhammed, kendi kellesi pahasına da olsa ulusunu bir felaketten daha korumuş oluyordu.

5 Aralık 1946 günü Mustafa Barzani, Qazi Muhammed ile buluşmaya gitti. Barzani çok kızgındı. Başkanı selamladıktan sonra “kararınıza çok teessüf ederim. Ben çok üzgünüm. Durumu gözden geçirerek kararınızı deĝiştirmenizi rica ediyorum. En doĝru karar, İran ordusu ile savaşmaktır. İyi biliyorum ki, teslim olmanız halinde sizi idam edecekler. Şah’ın sözlerine inanıyorsan hata yapıyorsun.” dedi. Qazi üzgündü ama yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. Barzani’ye “Evet biliyorum, doĝru söylüyorsun, ama artık geç. Kardeşim Sadr, Tahran’da benim için söz aldı. Hiç kimseye zarar vermemek şartıyla teslim olmayı kabul ettik. Biliyorum, ben yalnızım ve kimsem yok.“ derken çaresizliğini de bildirmekteydi. Barzani bunun üzerine yalnız olmadığını, Barzanilerle gelmesini, onların kendisini kanlarının son damlasına kadar savunacaklarını söyledi, ama dinletemedi. Barzani’ye Allah’a yemin ettirdi ve ondan Kürdistan’ın kurtuluşu için mücadeleye devam etmesi için söz aldı. Sonra bazı madalyalarla Mahabad’ın bayrağını Barzani’ye teslim ederken: “Alın, bunları size emanet olarak veriyorum” diyordu. Barzani’ye bağlı güçlerin eski silahlarını yenileri ile değiştirdi ve şehirden uğurladı.

Şah güçleri, 16 Aralık 1946’da Azerbaycan’ın başkenti Tebriz’i aldıktan bir gün sonra, Barzaniler’in şehirde bulunmadıklarına emin olduktan sonra sonsuz bir gururla 17 Aralık 1946 da savunmasız Mahabad’a girdiler. Böylece kısa ve güzel bir rüya son bulmuş, Mahabad Kürd Cumhuriyeti sona ermişti.

İran Şahı verdiĝi sözünde durmamış ve Qazi Muhammed, savunma bakanı Seyfi Qazi ve kardeşi Sadri Qazi ile birlikte, cumhuriyetin ilan edildiği Çarçıra meydanında 31 Mart 1947 tarihinde idam ettirdi.
Qazi Muhammed belki bedeniyle aramızdan ayrılmış olabilir ama verdiĝi mücadele, ulusuna yaptıĝı hizmetiyle o her zaman Kürd halkının gönlünde yaşamaktadır. Şehid edilişinin 55. yıldönümü münasebetiyle kendisini rahmetle anıyoruz. Mücadelesi torunlarına her zaman ışık olmuştur. Onun bıraktıĝı yerden mücadelemize devam edeceĝimize söz veriyor ve ruhu şad olsun diyoruz.

Yaşasın Kürdistan, kahrolsun sömürgeciler, işgalciler!…
31.03.2002

M.Nureddin Yekta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir