Kürdlere yol göründü!

Sevgili okurlar, hatırlarsanız  T.C. Başbakanı Sayın Tayyip Recep Erdoĝan 12 Aĝustos 2005 tarihinde Amed’e yaptıĝı ziyaret sırasında sarfettiĝi sözlerine göre: „Geçmişte pek çok siyasi ve idari hata yapılmış. Kürd sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunuymuş. Sorunların parça parça adresi olmazmış, bütün sorunlar Türk, Kürd, Çerkez, Laz olsun, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunuymuş. Bu ülkede hangi sorun varsa onun çözümü için adres kendileriymiş. Türkiye’de yaşayanları birbirine bağlayan bağın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıymış. Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmazmış, büyük devlet, hatalarını, sevaplarını masaya yatırma özgüvenine sahip devletmiş.v.s… „ demişti.

Birçoĝumuz o zaman şevinmiş ve AKP iktidarının Kürd sorununa (bana göre kürd sorunu deĝil Kurdistan sorunu) bir çare bulacaĝı sevincini yaşamıştık. Gerçi ben o zamanda da aynen „Ama ne yazıkki Başbakan’ın çözümü yine uniter devlet, tek millet, tek bayrak çözümüdür. Bu çözümü kürdler kabul etselerdi bunca kan akmazdı. Bunca serhildanlar olmazdı. Sorunu sadece devlet deĝil, iktidar deĝil, kürdlerle masaya oturarak çözebiliriz, başka da yolu yok.“ demiştim.

Zaman yanlış olmadıĝımızı ispatlamıştır. Erdĝan’ın çözümü „Kürd Halkının asimile ve kültürel imhasıdır, onun ötesinde bir çözüm paketi olmadı, olması da mümkün deĝildi. Sayın Erdoĝan bu son seferlerinde de „tek millet, tek devlet, tek bayrak dedik, kim buna karşı çıkabilir, çıkanın bu ülkede yeri yoktur“ derken 1930’larda İsmet İnönü ve Mahmut Esat Bozkurt’un söylediklerini hatırlatıyor ve hatta onları arartıyor. Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa bir başbakan böyle açık bir şekilde „devletin zihniyetini taşımayan vatandaşlarını memleketi terketmeye davet ediyor!’
 
Ne demişti İsmet İnönü ve M. Esat Bozkurt?
İnönü Ağrı serhıldanından büyük katliamlarla (birçok rivayete göre 15 bin kürd katledilmiştir, Aĝrı deresi cesetlerle doldurulmuştur) bastırıldıktan sonra “Bu ülkede sadece Türk ulusu etnik ve ırksal haklar talep etme hakkına sahiptir. Başka hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.” (Milliyet, 31 Ağustos 1930)

M. Esat Bozkurt ise: “Biz Türkiye denen dünyanın en hür ülkesinde yaşıyoruz. Mebusunuz inançlarından samimiyetle bahsetmek için buradan daha müsait bir ortam bulamazdı. Onun için hislerimi saklamayacağım. Türk bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı. Dost ve düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!” (Milliyet, 19 Eylül 1930)
 
Evet o gün bugün Kürdlere verilen mevki ve rütbe hizmetkarlıktır, köleliktir. Ha hakkını yememek lazım, kimi zaman Türklerle Kürdler et ve tırnak gibi olmuştur ama tırnak uzadıkça da kesilmiştir.
Şimdiki Başbakanın da kürdlere karşı bakışı aynen çaĝrıştırıyor, belki Zilan deresi gibi dereler cesetle doldurulmuyor şimdilik (bu öyle katliamlar olmayacak manasına gelmez)! Şimdilik sadece öz vatanlarından çıkmaları tavsiye edilir ama İstanbul’da eylemcilere karşı silahla ateş edenleri de korumaktadır. Hata korumak bir yana sabrınız tükenirse ve elinizde de silahınız varsa bunu karşı kullanın diyor?
Bu ne demektir?
Askeri yöntemlerle yaptıklarımız az geliyor, vatandaş ta serbestçe eylemlere, saldırılara katılsın istiyor ve onlara karşı hiçbir işlemin yapılmayacaĝını ima etmiyor açıksa söylüyor! Nitekim evvelki gün kürd gençlerine ateş eden şahıs tutuklanmamıştır ve serbestçe dolaşmaktadır!
“Vatandaşlarıma sabır tavsiye ediyorum. Ancak bu sabır nereye kadar olacak bunun da endişesi içindeyim. Eğer sen vatandaşın canına malına kastediyorsan, o vatandaşın elinde de böyle bir tedbiri, imkânı varsa kendisini savunma yoluna gidecektir“ diyor !
 
Başbakanın gözünde her kürd PKK’lidir ve her PKK’li de teröristtir o zaman onlara karşı devletin her türlü eylemi meşru olduĝu gibi, türk vatandaşların da eyleme geçme hakkı vardır ve hatta geçmelidir!
Ama Erdoĝan Kurdistan’dan neden bu kadar oy aldıĝını unutmaktadır. O sanıyorki kürdlere ne yaparlarsa yapsınlar kürdler köleliklerine devam edecetir. Erdoĝan burada yanılıyor.
Seçimlerden önce kendisinin, milletvekili adaylarının ve hatta en başta da Mam Celal olmak üzere birçok kürd yazar-çizer ve siyasetçilerinin AKP’yi tasvip ettiklerini hatta desteklediklerini unutuyor. Neden desteklendi? Çünkü bir ahidleri vardı!..
Doĝrusu AKP çok güzel bir oyun oynamıştı ve kazandı da, ama unutmasınki kürdler bir daha bu ikiyüzlülüĝü yutmaz, yaklaşan seçimlerde Kürd Halkı diĝer partileri tarih çöplüĝüne attıĝı gibi AKP’yi de çöplüĝe atacaktır. O sözde kürd milletvekilleri de kendisine birşey kazandıramayacaktır.
Kürdlerin oylarını alıp başka kapıda nöbet tutanlar ise, Allah huzurunda nasıl hesap vereceklerini düşünsünler. Allah katında dilsiz şeytandan farkı olmayan sözde müslüman ve sözde kürd vekilleri bunu iyi düsünsünler. Kıyamette en dehşetli zamanın „mazlumun zalimin yakasından tutup hakkını istediĝi zaman olduĝunu” unutmasınlar.
 
Tayyip Erdoĝan bir Başbakandan ziyade bir grup başkanı ya da bir mahalle kabadayısı gibi tavır koyuyor, öyle davranıyor. Doĝrusu Erdoĝan’ı bu şekilde görmek istiyenler de muradlarına erdiler!… Ama Erdoĝan bu hallere düşmemeliydi. Kendini Timurî Lenk, yada Moĝol Kıralı Cengizhan gibi görmemeliydi, bu ona birşey kazandırmaz.
 
Bütün Kürdlere tavsiyem: „Bundan böyle düzenin hiçbir partisine oyunuzu vermeyin, onların hiçbir sözüne inanmayın, vaadlerine kanmayın, onlara güvenmeyin.“
 
Kurdistandaki Kürdlere sesleniyorum „Ne olursa olsun yurdunuzu, topraĝınızı terketmeyin“
Batıdaki Kürdlere de diyorumki „Gittiĝiniz yerlerde daĝılıp yok olmayın. Mümkünse memleketinize geri dönün, deĝilse Kurdistan’a hudud metropollere yerleşin. Kürdlerin yoĝun olduĝu bölgelere yerleşin. Başbakanın sözlerine bakılırsa sabrı tükenen herkes eline silah alıp kürdlere sıkabilir. Sizler kürdlüĝünüzü inkar etsenizde, hatta aslınızı unutsanızda derin devlet ve kürd düşmanları sizi unutmaz, yeri geldiĝi zaman malınız mülkünüz talan olur, öldürülebilirsiniz!… Yalova, Altınova, Ödemiş, Datça örnektir, yarın geç olabilir!
Pisikolojisi bozulan insanların ne zaman, nerede ne diyeceĝi ve ne yapacaĝı hiç belli olmaz!
 
Saygılarımla
05.11.2008

M.Nureddin Yekta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir