Türkçe ilkel kabile diline mi dönüşüyor

Adetim gereĝi zamanım elverdikçe her sabah internette gazetelere bir göz atarım. Belkide Ustad Bediuzzeman’a olan saygımdan dolayıdırki Zaman’a da bakmadan edemiyorum, nede olsa o kadronun içinde Fethullah Gülen’a raĝmen hala Ustad’a saygı duyanlar var!..

Bu sabah Zaman Gazetesi’nde, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Hamit Dikmen’in bir yorumunu gördüm. Dikmen, türkçenin içine düştüğü vahim durum “Türkçe, kültürsüz ve medeniyetsiz bir kabile dili olma yolunda hızla ilerliyor.” diyor.
Çok doĝru!..
Ama Sayın Dikmen’in türkçenin 70-80 yıl önceki halini unutuyor galiba. Acaba 80 yıl önce türkçe denen dilin yüzde kaçı türkçeydi? 80 yıl önce yazılan kitapları bugünkü türklerin kaçta kaçı anlayabiliyor? Dikmen, dünyadaki türk nüfusu sayısını 200 milyon olarak verirken, sanırım Türkiye’den Çin’e kadar olan Ortadoĝu devletlerinin tümünü ve orada yaşayan halkların hepsini türk sayıyor. Ancak sayın Doçent bir yerde hata yapıyor. Çin’in yüzde 18’ini de türk sayarken rakamlarda deĝişiklik olacaĝını unutuyor, zira Çin’in 2 milyara yakaşan nüfusunun yüzde 18’i zaten 300 milyon yapıyor!. Türkiye sınırları dahilinde yaşayan herkesi türk kabul eden Hamit Dikmen gerçek olarak Türkiye’de yüzde kaçın esas türk olduĝunun farkında deĝil.

Demirel’in, Diyarbakır’da “Kürd realitesini tanıyoruz” sözünden sonra yanına giden kürd milletvekillerine söylediĝi çok manidar bir söz vardı. “Biz kürdlere istedikleri hakları verirsek, yarın lazı, çerkezi, çaçanı, gürcüsü, rumu da çıkar hak talebinde bulunur, herkese hakkı verirsek türk kalmaz, Türkiye’de ancak yüzde 9 gibi bir miktar kalır ve Türkiye elden gider” demişti. Sayın Dikmen, ancak adil bir sayım olduktan sonra Türkiye’deki türk nüfusunun rakamını verse daha isabetli olur diye düşünüyorum!..

Türklerin kullandığı lisanın dünya üzerinde yeterince tanınmamasından, Türkçenin zenginliğinden, anlatım kolaylığından ve inceliğinden yararlanılmadığından, sezgiye dayalı bir anlaşma yolu tercih edildiği için, günlük kullanımdaki kelimelerin sayısında bir azalma görüldüğünden, dilde yaşanan olumsuz gelişmeleri günlük yaşamda kaba ve argo sözlerin artmasına, basın-yayın organlarında anadile gereken önemin verilmemesine ve bu alandaki kontrolsüzlüğünden yakınan Dikmen “Türkçe, kültürsüz ve medeniyetsiz bir kabile dili olma yolunda hızla ilerliyor.” Dedikten sonra bütün bu olumsuzlukların önüne geçecek bir de teklifi var!.. “Hemen hayata geçirilmesi gereken Türkçeyi Koruma Kanunu.”

Buna benzer bir kanunun Şeyh Said olayından sonra vardı, öyleki kürdler kendi dillerini konuşamazlardı, türkçeyi de bilmiyorlardı, özellikle askerlerin olduĝu zamanlarda işaretleşerek anlaşıyorlardı ama görüldüĝü gibi yasaklar Türkiye’ye pek bir fayda saĝlayamıyor!..

Türkçe kelime sayısını 75 bin olarak veren Dikmen bazı dilbilimcilere göre türkçenin sadece 3 bin kelime olduĝunu sanırım unutuyor. Atatürk’ün o meşhur Gençliĝe Hitabesinin kaçta kaçı türkçe acaba?

Kullanımda ençok 500 kelime ile yetinildiĝinden yakınan Dikmen yeni bulunan ve üretilen air-conditioner, disket, faks, kamera, kompakt disk, monitör, printer, tubeless gibi eşya ve cihazların ve bu cihazların çeşitli özellikleri, parçaları kullanıcıları ile ilgili kelimelerin de türkçeye girmeye başladıĝını özetliyor ve derin bir üzüntü duyuyor ancak sayın Dikmen’in yurtdışındaki türklerin kullandıĝı dilden haberi yok. Maalesef yurtdışındaki türkler dillerini tamamen unutmak üzereler, kullandıkları türkçenin %60’ı bulundukları ülkenin sözcükleri.

Türkiye’nin AB’ye girmesinden sonra türkçenin üzerindeki tesirin daha da artacaĝı ve eĝer Türkiye’de diĝer dillerin de eĝitimde kullanılması halinde birgün yeryüzünde türkçe konuşanların pek azalacaĝı ya da hiç olmayacaĝi endişesi ne yazıkki bende de hasıl oldu.
Ve yine üzülerek belirteyimki bunun önüne geçmek pek mümkün olmuyor, çünkü dünyadaki zayıf dillerin kaderi bu!….

2006-05-24
M.Nureddin Yekta

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir