Kurumların bekçileri

Yıl 1978, Eylül ayı 29’unda Muş ve ilçelerinde kadrosu boş olan altı cami için mülakat imtihanı yapılıyordu. Ben yeni askerden dönmüş imam olmaya haiz belgelere sahiptim. İlk kez devlet memuru olmak için imtihana girecektim. Toplam 41 kişi müracaat etmişti. Okuduĝum medreselerden edindiĝim eĝitim sayesinde Din ve Dindarlara karşı saygım epey fazlaydı. İmtihan esnasında bizi imtihana tabi tutan heyetteki müftülerin birilerine yardım ettiĝini görünce, sinirlenip müdahale ettim. Yani daha memur olmadan amirlere karşı ilk isyanım oldu. İmtihan sonucu 41 kişinin içinde ençok puanı ben almıştım ama buna raĝmen bana tercih hakkını vermediler. Tayinim Varto İlçesi Hebîban (Haksever) köyüne çıkmıştı. 2 Ekim 1978 günü Muş müftülüĝünden evrakları alıp Varto’ya hareket edeceĝim sırada müftü „Nureddin Hoca, belgelerini inceledim, seni daha iyi tanıdık, hakkını da yedik biliyoruz ama 6 ay sonra seni Muş Müftülük Şefi yapacaĝım“ demiş bir nevi özür dilemişti.

Hebîban yaylada güzel bir Kürd köyü. Oraya gittim, bir gece köyün eşrafından Heci Said’in evine misafir oldum. Misafirperver bir köydü. Köy beni ben de köyü sevmiştim ancak köyde kiralık ya da kirasız bir ev bulamadıĝımızdan Köy Muhtarı Saldıray’dan bir belge alıp İlçeye dönmüştüm. İlçede iki camii vardı. Ben Merkez Aşaĝı camide göreve başladım. Allah rızası için halkımıza hizmet azmi ile müezzinimle birlikte kolları sıvadık. Yıllarca kapalı kalan Kur’an Kursunu açtık, 186 tane talebe kaydettik. Kısacası bir din adamının ne yapması gerekiyorsa hepsini yaptık ama bu hizmetlerin teşkilat katında bir deĝeri yoktu, zaten biz de onun için yapmamıştık!

Dört ay sonra Müftü Varto’ya gelip imam ve müezzinlerle bir toplantı yaptı. Toplantıda bize olmadık hakaretler yaptı. Hepimizi kürtçü, solcu kominist olarak niteledi. Kimseden ses seda çıkmıyordu. Ben dayanamadım karşı çıktım. Müftü toplantıyı yarıda kesip gitmek zorunda kaldı. Giderkende ben hariç herkesle tek tek tokalaştı. Böylece şefliĝim de başlamadan son bulmuştu. Çünkü ben kapılara köle olmayı yeĝlemezdim.

1980 inkılabından sonra cuntanın hışmından biz de nasibimizi almıştık. Müezzinim karşı çıkmama raĝmen (çünkü ben az çok kurumları tanımıştım) tayin için Ankara’ya gitti. Dönüşünde bana aynen şunları aktardı:
Başkan yardımcısının odasında:
– Hocam 3 yıldır imamım ile gece gündüz çalışıyoruz. Yıllarca kapalı olan Kuran Kursunu açtık.
Başkan yrd.
– Eeeeeeeeeeeeeeee
Muezzin:
– Onlarca çocuĝa Kuran öĝrettik, dini dersler verdik, sabah saat 08 den akşam 21’e kadar nöbetleşe hep çalıştık. Bunları yaparken de solcurdan ve bazı çevrelerden ölüm dahi çeşitli tehditler de aldık!
Başkan yrd.
– Eeeeeeeeeeeeeeeee
Müezzin:
– Şimdi daha fazla hizmet için daha büyük bir yere tayin istiyorum.
Başkan yrd.
– Oĝlum sen bu yaptıklarına hizmet mi diyorsun?
Müezzin:
– Aman hocam bunlar hizmet deĝilse peki hizmet nedir?
Başkan yrd.
– “Hizmet bu kapıya köpek olmaktır. Haydi şimdi git hizmet yap!”

İşte böyle deĝerli okurlarım. Aslında yazımın başlıĝı da (affınıza sıĝınarak) “Kurumlara köpek olmak” idi. Lakin size saygımdan dolayı deĝiştirdim.

Sizin de bildiĝiniz gibi kurumlarda çalışanlardan, aşaĝıda olanların daha yukarılara çıkabilmeleri için kurumlara, abilere, başkanlara, seroklara yaĝcılık yaptıklarını biliyorduk ama yukardakilerin de kendi yaĝcılarını köpekleştirecek kadar ileri gittiklerini bilmiyorduk.

Yaş ilerledikçe, tecrübeler arttıkça bazılarının rütbe veya maddiyat için yukardakilere nasıl kuyruk salladıklarına şahid oluyoruz.

Kimisinin dini, kimisinin rütbeyi, kimisinin makamı, kimisinin mazlum halkların haklı davasını kullanarak taht sefasını sürdüklerine şahid oluyoruz.
Ya aşaĝıdakiler ne yapıyor?
Onlar da yukardakilere kuyruk sallıyorlar ve onların desteĝini alarak kendilerinden daha aşaĝıdakilere de hükmediyorlar!. Kim daha çok kuyruk sallasa o daha çok yukardakilerin iltifatına mazhar oluyor. O yüzden bu yaĝcı takımı kuyruk sallamada, yaĝcılıkta, şahsiyetsizlikte birbiriyle yarışıyorlar. Kimisi beş para etmeyen önder (cemaat imamı, cemaat lideri, şeyh, siyasi lider v.s.) ini başkumandan, kimisi veli, kimisi peygamber kimi densizler de yaratıcılıĝa kadar yükseltiyorlar! “Başkanım, şeyhim, liderim beni yeniden baştan yarattı, liderim; peygamberim, yaratıcımdır” diyecek kadar kişiliksizleşen müridden ne hizmet beklenirki? Onlar yaĝcılık yapıp kuyruk salladıkça yukardakiler dahada büyüyor, yukardakiler büyüdükçede onlar daha çok adileşiyor ve dergahın kapısında kudurmuşçasına gelene gidene saldırıyorlar!  
Ve bunuda hizmet sanıyorlar!
Tarih okuyanlar çok iyi bilirlerki yadırgadıĝımız 3-5 bin yıl öncenin putperestligi yeniden dirilmiştir. Firawnun etrafında kuyruk sallayıp onu tanrı ilan edenlerle bugün kuyruk sallayanların ne farkı var Allah aşkına?

Riyakarlıkla, ikiyüzlülükle, maddi menfaat bekleyerek yapılan hizmetlerin hiçbir faydası olmaz.
Hizmetleri Allah için yapıyorsanız mükafatınızı sadece O’ndan isteyin. Yok herhangi bir halk için yapıyorsanız o zamanda o halkın başına bela olmadan, onlara zülmetmeden, onları sömürmeden, onlara tahakkum etmeden, onları kandırmadan dürüstçe yapın bunu! Duygu sömürüsü yaparak ceplerinizi doldurmayın. Karşılıĝını kimseden beklemeyin, hizmet aşkıyla yapınki insanlar size sevgiyle yaklaşsın. Şerrinizin dokunmasından çekinenlerin susmasına bakmayın, onlar günü geldiĝinde hesap sormasını da bilirler!. 

Dürüstçe hizmet en başka kendini kandırmadan yapılan hizmettir. Unutmayalım ”yalancının mumu ancak yatsıya kadar yanar”

Allah’a emanet olun deĝerli okuyucularım.
Saygılarımla

M.Nureddin Yekta
2010.03.12

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir