Kürd halkına özür borçluyuz!

Şunu açık ve net bir şekilde diyebilirimki; Kürd Halkı mazlum bir halk olduĝu gibi çok ta fedakâr bir halktır.
Özgürlüĝüne susamış bu halk, en ufak bir ışık gördüĝü zaman ona koşmuş ve her türlü fedakârlıĝı yapmıştır.
Ne mi yapmıştır?
Evini, yerini, yurdunu bırakmıştır.
Kızını, oĝlunu, eşini, anasını, babasını kısaca en sevdiklerini bu uĝurda feda etmiştir!
Yaşamın en çirkin hallerine düşmüş en maĝdur duruma gelmiştir!
Halkımızı bu hale getiren siyasi ve askeri hareketler bu halka bir şey vermemiştir ya da verememiştir. Üstelik zaman zaman bu halka enaz düşmanları kadar kaba davranmış ve zülmetmiştir.
Öyle bir duruma gelinmiştirki halkımız sözde kürd hareketi olan kuvvetlerden nefret etmiş, yönünü yine zoraki vatandaşı olan devletlere dönmüştür. Bunun en yakın olaylardan rahatlıkla anlayabiliriz. Benim bildiĝim bu 200 senedir böyledir!
Düşman dedikleri ya da Kurdistan coğrafyası dediĝimiz toprakları egemenliĝinde bulunduran devletler elbetteki en büyük vahşet ve barbarlıkla halkımız üzerinde terör estirmiştir, lakin kürdü tekrar oraya yönelten kanaatimce düşman dediklerinden korktuĝundan deĝil, siyasi hareketlerimizin yanlışlarıdır!.. Yoksa kürd halkı kadar cesur bir millet yoktur yer yüzünde, yeterki karşıdakinin elinde olan silahtan kendisinde de bulunsun.
Son dönemlerde Peşmergenin ve kürd kızlarının kahramanlıĝı dünyaya destan yazdırmış herkesi hayran bırakmıştır!

Kürd kurumlarının birbirine karşı olan kin, nefret ve düşmanlık halkımıza zarar verdiĝi gibi kürd halkına düşman olanlara da rahat bir nefes aldırmıştır.

Bunun iki sebebi vardır kanaatimce:
Birincisi; kurumlarımız kendi menfaatlerini, kendi önderlerini kürd halkı ve Kurdistan’dan daha önde tutmaları.

İkincisi; bizi idare edenlerin kürd olmaması ya da kürd olsa bile dış güçlerin tesirinde olması onlara baĝlı olması, veya Kürd Halkının realitesine uygun olmayan ideolojilere sahip olmalarıdır.  
Yanlış siyasi, eylem ve hatalarını bile bile zorla bu halka kabul ettirmeye çalışmaları da ayrı bir yanlış !
Oysa gerek siyasette, gerekse de savaşta yanlışlar yapılabilir, bunu sadece kürdler deĝil herkeste olması muhtemel gerçekler, lakin yanlışta direnmek sadece biz kürdlere mahsus bir şey gibi!

Örnek olarak Hendek savaşlarını verebiliriz. Bunca zayiata raĝmen hala bazıları tarafından savunulması ve aldıĝım duyumlara göre yakında özellikle de camilerde “hendek savaşının doĝru olduĝunu halka kabul ettirmek için çaba sarfedileceĝi!”

Oysa en doĝrusu ve en kolayı şuyduki “biz hata yaptık, halkımıza bilmiyerek zarar verdik halkımızdan özür dileriz” dememizdi!

Malum 11 şehrimiz yıkıldı, binlerce gencimiz öldürüldü ve yüzbinlerce insanımız hala dışarda evsiz barksız ve kış bastırmak üzeredir.

Sayın Mesûd Barzani’nin “savaşı şehirlere taşımayın, sokaklarda kürd gençlerinin cesedini görmek istemiyoruz” sözüne “içişlerimize karışmayın” cevabını aldıĝında şok olmuş meclisi terketmişti.

Kuzey hareketi Güney’e o kadar nefretle bakmıştıki Cizre ve Sur’un katliamını bile Barzani’ye yüklemeye kadar gidilmişti.

Bütün dünyanın saygı duyduĝu, önemsediĝi, Kürd Lider olarak gördüĝü Sayın Barzani’ye sıradan bazı insanların en aĝır küfür ve hakaret etmelerinin kabul edilir bir tarafı yoktur. Sadece Barzani deĝil, onun gibi dünyada saygı gören herhangi bir kürd lidere kürdlerin gururla sahip çıkması gerektiĝine inanıyorum!..

Ala rengin Rojava’da, Kuzey’de ve Avrupa’da topantı ve yürüyüşlerde yasaklanmıştı.

Sonuç olarak ne olursa olsun, bizden başka bizim dostumuz yoktur.

Sayın Selahattin Demirtaş’ın bir heyetle Sayın Barzani’yi ziyaret etmesi, Ala Rengîn önünde poz vermesi ve barış görüşmelerinin yeniden başlaması için devreye girmesini talep etmesi sevindiricidir.

Umarız bundan böyle Güney, Kuzey, Doĝu ve Batı demeden kurumlarımız ve siyasilerimiz biraz daha birbirilerine karşı ılımlı ve kardaşene bir tutum içinde olmalarıdır.

Eleştirilerimiz ve muhalefetimiz olumlu olmalı düşmanlıĝa kadar gitmemelidir.

Ne demiş Peygamberimiz (a.s.): “birini seversen normal sev olurki bir gün düşman olursunuz, birinden nefret edersen yine aşırı nefret etme olurki birgün dost olursunuz.”

Umarız biz de birgün mutlaka dostluk ve birlik içinde olmak zorunda olduĝumuzun farkında olup ona göre tavrımızı alırız.

Rabbim bizi HAK üzere birleştirsin.

Saygılarımla

M.Nureddin Yekta
30.09.2016

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir