Malper/Anasayfa

M.Nureddin Yekta'nin sayfasina hoş geldiniz!..

 

Îslam Alimleri

Îmam Cafer-i Sadık 83-148

Sadık lakabıyla meşhur olan İmam Cafer b. Muhammed (a.s), beşinci imamın oğludur. Hicretin 83. yılında dünyaya geldi ve (Şia rivayetlerine göre) 148. yılında Abbasi halifesi Mansur’un emriyle zehirletilerek şehit edildi.[1]

Altıncı imamın imameti devrinde, İslam ülkelerinde çeşitli kıyamlar özellikle Ümeyye oğullarının hükümetini yıkma amacıyla düzenlenen kıyamlar, Ümeyye oğullarını hilafetten düşürüp, soylarını kesmekle sonuçlanan kanlı savaşlar ve beşinci imamın yirmi yıl İslam ve Ehl-i Beyt öğretilerini yayması sonucunda meydana gelen ortam, altıncı imama İslami bilgileri yaymak için daha münasip bir zemin hazırladı.

Altıncı İmam, Ümeyye oğulları hilafetinin son zamanlarına ve Abbas oğulları hilafetinin ilk zamanlarına rastlayan imameti devrinde hazırlanan fırsatları elden kaçırmayıp dini öğretileri geniş alanda yaymaya başladı. Çeşitli akli ve nakli fenlerde bir çok ilmi şahsiyetler eğitti. Bunların başlıcaları şunlardır: Zürare, Muhammed b. Müslim, Mümin-i Tak, Hişam b. Hakem, Eban b. Teğlib, Hişam b. Salim, Hüreyz,-i Kelbi Nessabe, Cabir b. Hayyan-i Sufi (kimya alimi) hatta Ehl-i Sünnet alimlerinden olan Süfyan-ı Sevri, Hanefi mezhebinin reisi Ebu Hanife, Kadı Sekuni, Gazi Ebu’l-Bahteri vs onun öğrenciliğini yapmakla övünüyorlardı. (Hazretin eğitim merkezinden dört bin mühaddis ve bilginin mezun olduğu meşhurdur.)[2]

Beşinci ve altıncı imamdan rivayet edilen hadislerin sayısı Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) ve diğer on imamdan aktarılan hadislerden daha çoktur.
Ancak İmam Sadık (a.s) imametinin son yıllarında Abbasi halifesi Mansur’un baskılarına maruz kalarak zor günler geçirdi. Ümeyye oğulları tarafından Şii seyitlere yapılmayan zulümler Abbasiler eliyle yapıldı. Onun emriyle Şiiler grup grup yakalanıp, karanlık hapislerde işkencelerle hayatlarına son verildi. Bir kısmının başını kesip bir kısmını diri diri toprağa gömdürdü. Bazılarını binaların temeline yahut duvarların arasında bırakarak saraylar yaptırdı.

Mansur, altıncı imamın Medine’de yakalanmasını emretti. (Daha önce Abbasi halifesi Seffah’ın emriyle de yakalanıp Irak’a götürülmüştü. Ondan daha önce beşinci imamla birlikte Dimeşk’e götürülmüştü).

Bir süre imamı göz altında sakladılar. Defalarca onu öldürmek istediler ve ihanetler ettiler. Bilahare Medine’ye dönüş iznini verdiler. İmam Medine’ye döndü. Denilebilir ki geri kalan ömrünü takiyye ve inzivada geçirdi. Sonunda Mansur’un emriyle zehirlenip şehit edildi.[3]

Mansur, imamın şahadet haberini alınca Medine’deki valisine mektup yazıp “Başsağlığı dilemek amacıyla İmamın evine git, vasiyetnamesini oku, vasi olarak tanıttığı kimsenin mecliste başını vur” emrini verdi. Elbette Mansur bu oyunla imamet meselesine son vermeği ve Şia adını kökten silmeği amaçlıyordu. Fakat Medine valisi vasiyeti okuyunca Halifenin planının tam tersine beş kişinin vasi tayin edildiğini gördü. Bunlar, Halifenin kendisi, Medine valisi, büyük oğlu Abdullah Efteh, küçük oğlu Musa ve Hamide idiler. Böylece Halifenin planı suya düşmüş oldu.[4]
_________________

[1]- Usul-u Kafi, c.1, s.472. Delail-ul İmame, s.111. İrşad-ı Müfid, s.254. Yakubi Tarihi, c.3, s.119. Fusul-ul Mühimme, s.212. Tezkiret-ul Havas, s.346. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.280.

[2]- İrşad-ı Müfid, s.254. Fusul-ul Mühimme, s.204. Menakıb-ı İbn-i Şehraşub, c.4, s.247.

[3]- Fusul-ul Mühimme, s.212. Delail-ül İmame, s.111. İsbat-ül Vasiyye, s.142.

[4]- Usul-u Kafi, c.1, s.310.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

İmam Caferi Sadık - (83-148/700-769)

İmamiyye* mezhebinin kabul ettiği oniki imamın altıncısı. Künyesi Câ'fer es-Sâdık Muhammed Bâkır b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib'tir. Babası, Muhammed Bâkır'ın yerine imamete geçmiştir. Oniki imamın altıncısıdır. Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinden sonra Peygamber çocukları siyasetle uğraşmamışlar; kendilerini ilme vermişlerdir. Bu evde yetişen Câ'fer de kendini ilme verdi; fıkıh, hadis, ve öteki şer'î ilimler yanında kimya ve diğer ilimleri de tahsil etti. Talebesi Tarsuslu İbn Hayyan'ın, Câfer'in beşyüz risalesini toplayarak bin yaprak tutan bir kitap yazdığı rivayet edilir. (İbn Hallikân, Vefeyâtü'l-A yân, Mısır 1948, I, 291).

Câbir İbn Hayyan, Câ'fer-i Sâdık'tan çok yararlanmış, ondan itikad ve iman usulünü öğrenmiş bunun yanında maddî varlıkların tabiatı ve özelliklerine ve bunların birbirine karıştırılmasına (eczacılık-simya) dair bilgiler de almıştır. Câbir'in Câ'fer'den ilim öğrenmek için belirli bir saati vardı. O saatte, İmamın yanına ondan başkası giremezdi. Risalelerinin büyük kısmını hocası Câ'fer'in adına yazmıştır (Muhammed Ebu Zehra, el-İmamü's Sâdık, 77).

Ebû Hanife, İmam Mâlik ve Süfyân-ı Sevrî gibi büyük bilginler Câ'feri Sâdık'tan ilim öğrenmiş ve hadis rivayet etmişlerdir. Câ'fer-i Sâdık fazla konuşmazdı. Süfyan-ı Sevrî, Câ'fer'i ziyarete gitmiş; uzun süre sustuğunu görünce konuşmasını rica etmiş; bunun üzerine Câ'fer şöyle demiştir: "Allah'ın nimetine şükret; şükür, nimetin artmasına vesîle olur. Nimet verildiği zaman da istiğfara devam et. Devletin zulmüne karşı da Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de."

Ebû Hanife de, Hicaz'a gidip, iki yıl Câ'fer'in yanında kalmış, ondan çok şeyler öğrenmiş ve bu iki yıl için "Eğer iki yıl olmasaydı Nûman mahvolurdu" demiştir (Ebû Zehra, a.g.e., s. 37-39).

İmam Câ'fer'in ilmi önce kesbî olarak başlamış, sonra vehbî ilimle desteklenmiş, ilhâma mazhar olmuştur. Bu yüzden İmâmiye mezhebi mensupları, imamların ve bu arada Câ'fer-i Sâdık'ın hatadan sâlim olduğu inancındadır. Her biri yıldızlar gibi olan ashab-ı kiram'ın bile görüş ve ictihadlarında zaman zaman hata ettikleri olmuştur. Sahabeden sonra gelen imamların ilham dışındaki sözlerinde yanılması mümkündür. Câfer-i Sâdık da insandır, masum değildir. Çünkü ismet (masumluk) sıfatı yalnız peygamberlere mahsustur.

Câ'fer-i Sâdık, ahlâk, fazilet ve takvada ileri idi. İmam Mâlik onun hakkında şöyle der: "O, üç halde bulunurdu: Ya namaz kılar, ya oruç tutar, veya Kur'an okurdu. Hiç bir zaman temiz olmadan Allah'ın Rasûlü'nü ağzına almazdı. Boş yere konuşmazdı. Kendisini her gördüğümde kalkar, altındaki minderi bana verirdi." (Ebû Zehra, a.g.e., s. 77).

Alta yün, üste ipekli giyerdi. Süfyan ona "Bu senin ve babalarının elbisesi değildir" deyince Câ'fer ona "O zaman darlık zamanı idi. Şimdi genişlik zamanıdır. Şimdi herşey bol." demiş, sonra cübbesini açıp alttan beyaz yünlü elbisesi görününce, "İşte" demiş "Allah için giydiğimiz elbise budur. Bu üstteki de sizin için giydiğimiz elbisedir. Allah için olanı gizledik. Sizin için olanı gösterdik." (Hilye, III, 193; el-Kevâkib, I, 95).

İmamiye, Câ'fer-i Sâdık'ın bazı vehbî ilimlere sahip olduğunu, Hz. Peygamber'in bu ilmi Hz. Ali'ye verdiğini, Hz. Ali'den Ali Zeynelâbidin'e, ondan Muhammed Bâkır'a, ondan da Câ'fer-i Sâdık'a geçtiğini, bu ilmin "cifr ilmi"* olduğunu söyler. Cifr ilmi, harflerin ilmidir. Câfer'i Sâdık'ın cifr'i bildiği ve onu şöyle tarif ettiği bildirilir: "O, deriden bir kaptır. Onda, peygamberlerin ve İsrailoğulları bilginlerinin bilgisi vardır." (Seyyid Hüseyin Muzaffer, es-Sâdık, 109).

Bu gibi rivayetler genellikle Kuleynî yoluyla gelmektedir. Kuleynî, Câ'fer-i Sâdık'ın, gûya Kur'an'da eksiklikler veya ilâveler bulunduğunu söylediğinden bahs eder ki; Murtaza Tûsî, büyük İmamiye bilginleri onu yalanlamışlar ve Câfer-i Sadık'dan bunun aksini rivayet etmişlerdir. Ebû Hanife ve İmam Mâlik, Câ'fer-i Sâdık'ın görüşlerine muttali olmuş, ancak yukarıdaki cifr ilmi vb. iddialar onların eserlerinde yer almamıştır.
 
Şamil İslam Ansiklopedisi

 

 

Malper/Anasayfa

Bi destûra zaliman rêxistinên Îslamî naynê sazkirin.
Kesên di wan rêxistinan de kar bikin bi baweriya xwe re îxanetê dikin!