Hz. Suleyman (a.s.)
Kitab-ı Mukaddes'e göre Hz. Süleyman, İsrailoğullarının
icraatlar yapmış büyük peygamber ve hükümdardır. Kur'an-ı Kerim, Hz.
Süleyman'ın bir İsrailoğulları peygamberi olduğunu açıklarken;
Hıristiyanların mukaddes kitabı İncile göre O, bir İsrail kralıdır.
Devrinin en önemli hadisesi, Ken'anlıların kesin olarak itaat altına
alınmasıdır. Bundan ayrı olarak Hz. Süleyman memleketini 12 eyalete
ayırarak her birine birer vali tayin etmiş; böylece ülkenin daha iyi
idaresini sağlamıştır. 12 eyalet olmasının sebebi her bölgeye yılda bir
ay devlete karşı mükellefiyetler koymasındandır.
Hz. Süleyman, saltanatlı ve azametli bir peygamberdir. O'nun krallığı bu
günkü Filistin, Ürdün'ün tamamı ve Suriye'nin bir kısmım içine almakta
idi. Hz. Süleyman'ın eserleri arasında, memleketin savunması için inşa
ettirdiklerini ilk sırada saymak lazımdır. Asker sevki için seçilen
kilit noktalarda yaptırılan istihkamlar bu bakımdan çok önemlidir.
Hz. Süleyman'ın en mühim eseri, Siyon dağı'na inşa ettirdiği Mabed'tir.
Babası Hz. Davud zamanında aynı yerde yalnız bir çadır vardı ve bu
çadıra Tabutül-ahd (Ahid sandığı) konulmuştu. Süleyman Mabedi veya
sadece Mabed denilen yapının bugün temel duvarlarından bir bölümü
kalmıştır. Ağlama duvarı olarak isimlendirilen kısım da bu temeldir.
Süleyman Mabed'i, Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlarca mukaddes
sayılmaktadır. Hz. Süleyman, Sur kralı Hiram ve Mısır Firavunuyla
dostluk kurduğu için, her iki ülke ile ticari ve kültürel münasebetlere
girişmiştir. Böylece yabancı kültür ve müesseseler İsrailoğulları
arasına da girmeğe başlamıştır. Nitekim o tarihten sonra Kudüs'te hem
yabancı mallar satılmaya başlanmış; hem de yabancı hükümdarlar Hz.
Süleyman'ı ziyarete gelmişlerdir. Bu konuyu vurgulayan Kitab-ı Mukaddes
(Tevrat, l. Krallar, X, 22). Hz. Süleyman'ın büyük bir deniz ticaret
filosu kurduğunu zikreder.
İsrailoğulları Hz. Süleyman zamanında sosyal ve medenî açıdan en üst
düzeyde bir gelişme sergilemişlerdir. Tarihçiler Hz. Süleymanı alim,
imarcı ve saltanat seven bir kişi olarak tasvir eder (A. Refik, Tarih-i
Umumi, İstanbul 1328, l, 266). Hz. Süleyman, babasından devraldığı büyük
devleti daha da güçlendirerek, idaresi altındaki bütün toprakları askerî
açıdan kontrol altına almayı başarmıştır.
Hz. Süleyman'ın hayatı ve faaliyetleriyle ilgili bilgileri daha çok
Tevrat ve Kur'an'da bulmaktayız. Kur'an-ı Kerim dışındaki kaynaklarda
O'nun hayatı hakkında efsanevi nakillere rastlanmaktadır. Gerçek
bilgilerle bu esatirî nakilleri birbirinden ayırmak oldukça zordur.
Hz. Süleyman, tahta çıkar çıkmaz öncelikle kendisine karşı olanları
etkisiz hale getirmiş; yakın dostları ve güvendiği kişilere askerî,
idarî ve dinî görevler vermiştir. Hz. Süleyman'ın kurduğu devletin
temeli daha ziyade ticarete dayanmaktadır. Bundan dolayıdır ki,
çevresindeki devletlerden bazıları O'nunla ticaret ortaklıkları
kurmuşlardır. Hz. Süleyman özellikle başkent Kudüs için büyük çapta
harcamalara girişmiş; burada bir sur, Millo adı verilen bir bina ve
meşhur Kudüs Mabedi'ni yaptırmıştır. Bu Mabet zamanla Yahudiliğin ve ilk
dönem Hıristiyanlığının tek dinî merkezi durumuna gelerek, fiziki
yapısının ötesinde bir önem kazanmıştır. Diğer taraftan Hz. Süleyman
zamanında gelişen milletler arası ticaret ağı, İsrailoğulları arasında
fikrî ve dini açıdan evrensellik anlayışının doğmasını sağlamıştır
(Bertholet, Wörterbuch der Religionen, Stuttgart 1962, s, 482).
Hz. Süleyman'ın hakîm ve şair yönü de meşhurdur. Kitab-ı Mukaddes
(Tevrat)'de 31 babtan meydana gelen Süleyman'ın Meselleri'nin O'na ait
olduğu Yahudi kaynaklarında zikredilir. Bu bölümde Hz. Süleyman'ın
hikmetli sözlerinden örnekler bulunmaktadır: "Rab korkusu bilginin
başlangıcıdır"; "Sefihler ise hikmet ve terbiyeyi hor görürler" (l. bab,
7. cümle). Bunun yanı sıra, yine Kitab-ı Mukaddes (Tevrat)'de 8 babtan
meydana gelen ve O'nun yazdığı iddia edilen Neşidelerin Neşidesi
bölümünde, bir peygambere hiç de yakışmayacak aşk ve harem hayatından
bahseden cümleler vardır. Bunlar da Tevrat'ın tahrife uğradığını açık
seçik göstermektedir. Neşidelerin Neşidesi baştan sona okununca bu
cümlelerin bir peygamber ağzından çıkmayacağını dindar yahudiler dahi
kolayca kabul edebilir. Saydıklarımızdan ayrı olarak Yahudi
mezheplerinden Ferisiliği desteklemek için Süleyman'ın Mezmurları adıyla
uydurulmuş 18 Mezmur daha vardır. Bunlar Tevrat'a alınmamıştır.
Tevrat'taki Mezmurlar O'nun babası Hz. Davud'undur.
Hıristiyan literatüründe Hz. İsa'nın "Davud oğlu" diye anılması, O'nun
yalnızca Hz. Davud neslinden geldiğini belirtmek için değildir. Hz.
İsa'nın aynı zamanda, Hz. Süleyman gibi insanlar ve cinlere hükmeden
gerçek bir "Davud oğlu Süleyman" olduğunu vurgulamak içindir (Ana Brit.
XX, 169). Arap tarihçileri Hz. Süleyman'ın ihtişamlı şahsiyetini, O'nun
sihir ve kehanetteki fevkalade üstünlüklerini, en karmaşık problemleri
keskin zekasıyla çözüşünü vb. fetanetini anlatmak için müstakil eserler
yazmışlardır. Kur'an-ı Kerim ve İslam kaynaklarının Hz. Süleyman
hakkında verdiği bilgiler Divan edebiyatına da ilham kaynağı olmuştur.
Süleymanname ve Kitab-ı Süleyman, O'nun dini destanî hayatını konu
edinen değerli eserlerden sadece ikisidir.
Arap ve Süryani yazılarının icadını Hz. Süleyman'a isnat edenler
bulunduğu gibi; Arapça bir çok sihir kitabını O'nun yazdığını iddia
edenler de vardır. Hz. Süleyman'la ilgili efsanelerdeki İran tesiri,
O'nun Çemşid'le mukayese edilmesine zemin hazırlamıştır (J. Walker,
XI,174). Hz. Süleyman'ın mezarı belli değildir. Ancak Kubbetü's-sahra
(Kudüs) veya Taberiye gölü yakınında bulunduğunu bazı eserler
zikretmektedir.
Hz. Süleyman'la ilgili en sağlam bilgiler şüphesiz Kur'an-ı Kerim'de
mevcuttur. Kur'an'da, Hz. Süleyman'ın ismi çok geçer. Kur'an O'ndan
Allah'ın gerçek bir rasulü, bir nebi ve peygamberlerin bir numunesi
olarak söz ederken, kendisine has meziyetlerini de açıklar. Cenab-ı
Hakk'ın zaman ve şartlar gereği her peygamberine ihsan ettiği
mucizelerden farklı olarak Hz. Süleyman'a da verdiği bir takım
mucizeleri vardır. Kur'an, öncelikle Hz. Süleyman'ın asla kafir
olmadığını (el-Bakara, 2/102) vurgulamakta ve Allah'ın O'na vahyettiğini
açıklamaktadır (en-Nisa, 4/163). Kur'an'ın bir diğer ayetinde (el-En'am,
6/84). Hz. Süleyman'ın hidayet ve nübüvvete kavuşturulduğu; adaleti
tatbik konusunda babasını dahi geçtiği (el-Enbiya, 21/78, 79); kendisine
ilim verildiği (en-Neml, 27/15); kuşların dilini anladığı (en-Nemi,
27/16); cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular topladığı (en-Neml,
27/17) bildirilmektedir. Hz. Süleyman'ın en önemli hizmetlerinden biri,
Seba Melikesinin O'nun maiyyetinde müslüman oluşudur (en-Neml, 27/44).
Rüzgarın Hz. Süleyman'ın emrine verildiği; erimiş bakır madenlerinin
O'nun için sel gibi akıtıldığı; cinlerden bir kısmının O'nun emrinde
çalıştığı (es-Sebe', 34/12) yine Kur'an'dan öğrendiğimiz hususlardır.
Hz. Süleyman'ın daima Allah'a yöneldiğini (Sa'd, 38/30); imtihan
edilmesi üzerine Rabbından bağışlanma dileğinde bulunduğunu ve kimsenin
ulaşamayacağı bir hükümranlığı Rabbından istediğini (Sa'd, 38/34-35)
Kur'an bize haber vermektedir. Kur'an-ı Kerim'den hayat hikayesini
oldukça ayrıntılı bir şekilde öğrendiğimiz Hz. Süleymanın, özellikle
Tevrat ve Yahudi kaynaklarında farklı anlatılışı dikkat çekmektedir.
Kur'an-ı Kerim Hz. Süleyman'ın büyük saltanat ve güçlerini büyülerle
elde ettiği yolundaki Tevrat (l Krallar ve II. Krallar)'dan kaynaklanan
isnadı şiddetle reddeder. Bir diğer husus da şudur: Hz. Davud ve oğlu
Hz. Süleyman, bir kavmin çobansız kalan sürüsünün geceleyin başkasına
ait bir arazide yayılması üzerine, ortaya çıkan zararla ilgili olarak
hüküm vermek durumunda kalmışlardır. Bu meselede Hz. Süleyman'ın hükmü
babasının verdiği hükümden daha isabetli olmuştur. Bu önemli hadiseye
Kitab-ı Mukaddes ve Yahudi kaynakları yer vermediği halde; bu konuda da
doyurucu bilgileri ancak Kur'an tefsirlerinden almaktayız.
Yine Kur'an-ı Kerim, Hz. Süleyman'ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan
ordular topladığını (en-Neml, 27/17) açıkladığı halde, gerek Tevrat,
gerekse İncil bu konuya hiç temas etmemiştir. Kur'an dışında hadiseyi
ayrıntılı bir şekilde ancak Talmud ve hahamlara ait rivayetler ele
almıştır. Ayni şekilde Hz. Süleyman'a kuş ve hayvan dillerinin
öğretilmiş olduğuna dair Kitab-ı Mukaddes'te bilgi bulunmamasına
karşılık Kur'an-ı Kerim önemine binaen bu meselede bizleri
bilgilendirmiştir. Biraz farklı olmakla beraber bu konuda İsrail
kaynaklı eserlerde (Yahudi Ansk. XI, 439 vd.) bilgi bulunmaktadır.
Hz. Süleyman adının geçtiği her yerde, Seba Melikesinin adı da hemen
hatırlanmaktadır. Bilindiği gibi Yemen'deki Seba devleti, melike Belkıs
tarafından idare edilmektedir. Belkıs'ın müslüman oluşu Hz. Süleyman'ın,
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla başlayan mektubuyla
gerçekleşmiştir. Hz. Süleyman'la Seba Melikesi arasında geçen kıssa
Kur'an-ı Kerim (en-Neml, 27/20-44), Tevrat (II. Tarihler, IX,1-12) ve
İncil (Matta, XII, 42; Luka, XI, 31)'de çeşitli şekillerde
zikredilmiştir. Ancak bu kıssanın Yahudi şifahî rivayetlerinde geçen
şekliyle Kur'an'daki anlatılışı arasında büyük bir benzerlik tesbit
edilmektedir (Mevdudi, Tefhim, (Türk, çev.) istanbul 1987, IV,103).
Ancak Hz. Süleyman ile çağdaş olan Sebe kraliçesinin Belkıs olup
olmadığı değildir. Zira Milattan sonra 250'li yıllarda yaşayan ve adı
Belkıs olan bir Himyeri Kraliçesi bilinmektedir. Müfessirlerin yakın
tarihte ismi bilinen Belkıs ile Hz. Süleyman'ın çağdaşı olup, ismi
bilinmeyen kraliçeyi barıştırmış oldukları görülmektedir.