Zubeyr b. el-Avvam
(r.a.)
Zübeyr b. el-Avvam b. Huveylid b. Esed
b. Abdi'l-Uzza b. Kusayy b. Kilâb b. Mürre b. Ka'b. b. Lüeyy el-Kuraşî
el-Esedî. Büyük oğlu Abdullah'tan dolayı "Ebû Abdillah" diye çağrılırdı.
Peygamber (s.a.s)'in dostu ve havarisi (yardımcısı), aynı zamanda halası
Safiyye binti Abdulmuttalib'in oğludur.
Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Hz. Ömer'in vefatından sonra, halife
seçimini gerçekleştirmeleri için tayin ettiği altı kişilik "Ashabü'ş şûra"
(danışma kurulu) üyelerindendir. Annesi kendisini "Ebu't-Tâhir" diye
çağırırdı. Fakat Zübeyr (r.a) kendisini oğlu Abdullah ile künyelendirmiş ve
bu künye ile tanınmıştır (el-Askalânî, el-İsâbe fı Temyizi's Sahâbe, Beyrut,
t.y., III, 5; İbn Hişâm, Sîre, Mısır 1955, I, 250; Buharî, Fedâilü
Ashâbi'n-Nebî, 13; İbn Abdi'l-Berr, el-İstiâb fî Ma'rifeti'l-Ashâb, Kahire,
t.y., II, 510; İbn Sait Tabakâtü'l-Kübra, Beyrut,1957, III, 100).
Zübeyr, Hz. Ebu Bekir'in İslâm'a girmesinden kısa bir müddet sonra müslüman
olmuştur. İlk müslümanların dördüncüsü veya beşincisidir. Ancak ne doğum
tarihi, ne de kaç yaşındayken müslüman olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Muhtelif kaynaklar, müslüman olduğu sırada onun 8-16 yaşları arasında
bulunduğu söylerse de bu tahminlerin doğruluğu şüphelidir. Zira babası Avvam
b. Huveyfid'in Ficar savaşlarından birinde (kuvvetli bir ihtimalle dördüncü
ve son savaşta) öldürüldüğü, onu öldürenin de Mürre b. Muatab es-Sakafi
olduğu kabul edilmektedir. Bazı kaynaklarda Zübeyr (r.a)'ın Hz. Afi, Talha
ve Sa'd b. Ebi Vakkas ile aynı yılda doğduğu ifade edilmektedir
(el-Endelüsî, el-Ikdü'l-Ferîd, Beyrut, t.y., VI, 92; İbn Kuteybe, el-Maârif,
Lübnan,1970, 96; el-Askalânî, a.g.e., III, 5; İbnü'l-Esir, Üsdü'l-Ğâbe fî
Ma'ifeti's-Sahabe, Kahire, 1970, II, 250; Ziriklî, el-A'lâm, Beyrut, 1969,
III, 74; İbn Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 510-511; İbnü'l-Cevzi, Safvetü's
Safve, Haleb,1969, I, 342; Butrus el-Bustânî, Dâiretü'l-Maarif, IX, 177).
Son Ficar savaşı, Hire hükümdarı dördüncü Münzir'in oğlu Numan Ebû Kâbûs'un
saltanatı (585-614) sırasında meydana gelmiştir. Ficar savaşı başladığı
zaman, kimi rivayetlere göre Peygamber (s.a.s),14-15 yaşlarında, kimi
rivayetlere göre ise daha küçük yaşlardaydı. Son Ficar savaşında ise O'nun
14-20 yaşlarında olduğu gelen rivayetler arasındadır (İbn Hişâm, a.g.e., II,
89; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil fi't-Tarih, trc. İstanbul 1986, I, 511).
Son Ficar savaşı ile Peygamber (s.a.s)'in Mekke'lileri İslâm'a davet etmeye
başladığı 610 yılı arasında yirmi küsûr yıl vardır. Buna göre ilk
müslümanlardan olan Zübeyr (r.a)'ın bu tarihte, yirmi yaşından büyük olması
gerekir.
Zübeyr'in babası ölünce, amcası Nevfel onun velâyetini üstlenmişti. Küçük
yaşta yetim kalan Zübeyr'i, annesi çok döverdi. Amcası da onu savunur,
dövmesine engel olmaya çalışırdı. Ancak Zübeyr büyüyüp müslüman olunca, onu
karşı bu sevgisi öfkeye dönüştü. Öyle ki, İslâm'dan dönmesi için onu bir
hasıra bağlayıp asar ve ateş yakarak dumanla ona işkence ederdi
(el-Askalâni, a.g.e., III, 5; İbn Sa'd, a.g.e., III, 101).
Zübeyr, 615 yılında Mekkeli müslümanlarla birlikte Habeşistan'a hicret
etmiştir. Medine'ye hicretten sonra muhacirlerle ensâr arasında kardeşlik
tesis edildiği zaman Zübeyr ile Seleme b. Selâme b. Vakş kardeş ilan
edilmişti (İbn Abdı'l-Berr, a.g.e., II, 511). Başka rivayetlerde ise,
Rasûlüllah'ın; Abdullah İbn Mes'ûd veya Talha ya da Ka'b b. Mâlik'le Zübeyr
arasında kardeşlik tesis ettiği ifade edilmektedir (İbn Sa'd, a.g.e., III,
102; İbn Hişam, a.g.e., I, 505).
Bedir günü müslümanların sayılı birkaç atı vardı. Bunlardan biri de
Zübeyr'in Ya'sub adlı atı idi. O gün bir çok müşriki öldürmüştür ki,
bunlardan biri "Kureyş'in aslanı, Muttaliboğulları aslanı" diye bilinen
amcası Nevfel idi (İbn Hişam, a.g.e., I, 666, 708; İbn Hişam, Cemheretü
Ensâbi'l-Arab, Kahire, 1982, 120).
Zübeyr'in oğlu Abdullah, babası ile ilgili olarak şu olayı anlatıyor: "Ahzâb
günü, ben ve Ebû Seleme'nin oğlu Ömer (çocuk olduğumuzdan) kadınların
yanında bırakılmıştık. Bir de baktım ki babam Zübeyr, atının üstünde iki
yahut üç kere Kurayza oğullarına gidip geldi. Evimize döndüğümüzde babama:
Babacığım! Ben seni Benî Kurayza yurduna gidip gelirken gördüm dedim. Babam:
Sen beni öyle gördün mü evlâdım? dedi. Ben de Evet, dedim. Babam: Rasûlüllah
(s.a.s); "Benî Kurayza ya kim gider de onların haberini bana getirir" dedi.
Ben de gittim. Döndüğümde, Rasûlüllah, anası ile babasını bir arada
zikrederek Ânam babam sana feda olsun" dedi (Buharî, Fedâilü Ashâbi'n-Nebi,
13).
Yermük Vakası gününde Peygamber'in sahâbîleri, Zübeyr'e hitaben:
"Ey Zübeyr! Rumlara şiddetli bir saldırı yapmazmısın ki, biz de seninle
beraber şiddetli bir saldırı yapalım" dediler. Bunun üzerine Zübeyr (r.a)
Rumlar üzerine şiddetli hamleler yaptı. Bu hamleler sırasında, Rumlar,
Zübeyr'in omuz köküne iki darbe vurdular. Bu iki geniş yara arasında
Bedir'de yediği bir darbenin çukurluğu vardı ki, oğlu Urve; "Ben çocukken bu
darbenin yerine parmaklarımı sokar, oynardım" demiştir (Buharî, Fedâilü
Ashâbi'n-Nebi, 13).
Zübeyr, Mısır fethinde de önemli bir rol oynamıştır. Nitekim halife Hz.
Ömer, 642'de Mısır'ın Babilin kalesini kuşatan Amr İbnü'l-Âs'a yardım için
onu onbin kişilik bir kuvvetle göndermiştir. Mısır'ın o zamanki hükümet
merkezi olan Heliopolis de Zübeyr tarafından alınmıştır (İbnü'l-Esîr,
el-Kâmil, İstanbul 1985, II, 515, vd; İA, XIII, 635).
Zübeyr'in, Hz. Osman'a baş kaldıran Mısırlıların, Medine'de
gerçekleştirdikleri hareketlerde, Osman'ın şehid edilişine kadar, işe aktif
olarak karışmadığı, bazı rivayetlere göre; hem kendisinin hem de Hz.
Ali'nin, Hz. Osman'ı korumak üzere oğullarını gönderdikleri ifade
edilmiştir.
Hz. Osman'ın şehid edilmesinden sonra, ashabın büyük bir çoğunluğu Hz.
Ali'ye bey'at etmişlerdir. Zübeyr ile Talha da bey'at edenler arasındadır.
Bazı rivayetlere göre bu ikisinin Hz. Ali'ye istemeyerek bey'at ettikleri
görülüyor.
Anlatıldığına göre, Zübeyr ve Talha, bey'at işi bittikten sonra Hz. Ali'ye
gelerek; "Sana hangi hususta bey'at ettiğimizi biliyor musun?" derler. Hz.
Ali: "Evet; dinlemek ve itaat etmek üzere. Ebû Bekir, Ömer ve Osman'a hangi
hususta bey'at ettiyseniz onun üzerine" der. Onlar ise: "Hayır, biz sana
işte ortak olmak üzere bey'at ettik" derler. Hz. Ali onların bu isteklerini
reddeder. Bu defa Kureyş'ten rastladıkları bir cemaata Hz. Ali hakkında
ileri geri konuşurlar. Bu dedikoduları duyan Hz. Ali, Abdullah b. Mes'ud'u
çağırtarak onun görüşünü sorar. Abdullah; "Görüyorum ki, valilik istiyorlar.
Sen de Zübeyr'e Basra valiliğini, Talha'ya da Kûfe valiliğini ver" diyerek
Hz. Ali'ye tavsiyede bulunur. Hz. Ali bunu şiddetle reddeder. Bilahare,
Zübeyr'le Talha, Hz. Ali'ye gelerek umre yapmak üzere Mekke'ye gitmek için
izin isterler. Hz. Ali asıl maksadlarını bildiği halde onlara izin verir
(İbn Kuteybe, el-İmameti ve's-Siyâse, 51; İbnü'l-Esîr, a.g.e., III, 195 vd).
Bundan sonra, Zübeyr, Talha ve Hz. Âişe'nin, Sıffin Savaşında Hz. Ali'ye
karşı cephe aldıkları görülmektedir. Hz. Ali, onları karşısında görmek
istemediğinden ikna etme yollarını arıyordu. Bir ara Zübeyr'le karşılaşınca
ona; "Ey Abdullah'ın babası! Seni buraya getiren nedir?" diye sordu Zübeyr:
"Osman'ın kanını istemeye geldim" dedi. Hz. Ali; "Osman'ın kanını mı
istiyorsun? Allah, Osman'ı öldüreni kahretsin. Ey Zübeyr! Rasûlüllah'ın
sana; "Sen Haksız olduğun halde Ali ile savaşacaksın " dediğini hatırlıyor
musun?" deyince, Zübeyr; "Allah şahidimdir ki bu doğrudur" der. Hz. Ali;
"Öyleyse benimle ne diye savaşıyorsun?" diye sorunca Zübeyr "Vallahi bunu
unutmuştum, şayet hatırlasaydım sana karşı çıkmazdım, seninle savaşmazdım"
dedi (İbn Kuteybe, a.g.e., 68).
Bu konuşmadan sonra Zübeyr savaştan çekilerek geri döndü. Medine yolunda
Temîm kabilesine ait bir su başına vardığında orada bulunan Amr b. Cürümüz,
onu takibe başladı. Vâdi's-Sibâ' denilen mevkide bir fırsatını bularak
Zübeyr'i şehid etti (H. 36) (İbn Kuteybe, a.g.e., 69; İbn Abdi'l-Berr
a.g.e., II, 515; İbn Sa'd a.g.e., III, 112; el-Askalâni, a.g.e., III, 6).
Şehid edildiği zaman yaşı, kimi kaynaklarda 66 veya 67 kimi kaynaklarda 64
kimi kaynaklarda ise 70 olarak kayıtlıdır (İbn Hişam, I, 251; İbn
Abdi'l-Berr, a.g.e., II, 516; İbn Sa'd a.g.e., III, 113; Butrus el-Bustânî,
a.g.e., IX, 177).
Zübeyr, şehid edildiği zaman miras olarak geriye epey mal bırakmıştır. Bu
cümleden olarak Medine'de geniş bir arazi ve onbir ev, Basra'da iki ev,
Kûfe'de bir ev ve Mısır'da bir ev bırakmıştı. Toplam mirası yaklaşık
52.000.000 (elli iki milyon) idi. Bazı rivayetlere göre; Mısır, İskenderiye,
Kûfe'de arazileri, Baksra'da da evleri vardı. Ayrıca Medine'deki
arazilerinden de gelir sağlıyordu (İbn Sa'd, a.g.e., III, 108 vd).
Zübeyr (r.a) kimi rivayetlere göre uzun boyludur. Kimi rivayetlere göre ise
orta boylu, esmer benizli, seyrek sakallıdır (el-Askalânî, a.g.e., III, 5;
İbn Sa'd, a.g.e., III, 107).
Ashâbdan en çok fetva verenler yedi kişidir. Bunlar; Ömer, Ali, İbn Mes'ud,
İbn Ömer, İbn Abbas, Zeyd b. Sabit ve Âişe'dir. Bunlardan sonra ikinci
derecede yer alan yirmi sahabeden biri de Zübeyr (r.a)'dır (el-Askalânî,
a.g.e., I, 9).
Zübeyr'in çocukları: Onun onbiri erkek toplam yirmi çocuğu vardı. Abdullah,
Urve, Münzir, Âsım, Muhacir, Hadicetü'l-Kübra, Ümmü'l-Hasan ve Âişe, hanımı
Esmâ bint Ebî Bekr'den; Halid, Amr, Habîbe, Sevde ve Hind adlı çocukları
Ümmü Halid adındaki hanımından dünyaya gelmişlerdir. Ümmeti Halid'in asıl
adı, Emetü binti Hafid b. Saîd b. el-Âs'dır.
Diğer çocukları; Mus'ab, Hamza ve Remle, er-Rebâb binti Üneyf isimli
hanımından; Übeyde ve Cafer, Zeyneb binti Mersed isimli hanımından; Zeyneb
adındaki kızı, Ümmü Külsüm binti Ukbe adlı hanımından; Hadicetü's-Suğra
adındaki kızı da el-Halâl binti Kays adındaki hanımından dünyaya
gelmişlerdir. O, çocuklarına şehid sahabîlerin isimlerini vermekteydi.
Zübeyr şehid edildiği zaman dört hanımı vardı. Bunlardan biri de Âtike binti
Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'dir. Bu hanım, ilk önce Abdullah b. Ebi Bekr'le
evlenmiş, onun şehid edilmesinden sonra Ömer b. el-Hattâb'la onun da şehid
edilmesi üzerine Zübeyr (r.a) ile evlenmişti. Bunun için Medine halkı: "Kim
şehâdet istiyorsa Âtike binti Zeyd'le evlensin" diyorlardı (İbn Sa'd a.g.e.,
III, 112).
Zübeyr (r.a), cesur ve gözüpek bir müslümandı. Mekke'de, Allah için ilk defa
kılıç çeken odur. Medine'ye hicret ettikten sonra da yapılan tüm savaşlara
katılmış, bütün sıkıntılı zamanlarda daima Peygamber (s.a.s)'in yanında
bulunmuştur. Savaşta gösterdiği üstün başarıdan ve çok iyi ok attığından
Allah Rasûlü onun, Hadi at! Anam babam sana feda olsun " diyerek
memnuniyetini ifade etmiştir. Yine onun hakkında; "iler peygamberin bir
havarisi vardır, benim ki de Zübeyr'dir" buyurmuşlardır (İbn Abdi'l-Berr,
a.g.e., II, 511, 512, 513; Buharî, Fedâilü Ashâdi'n-Nebî, 13).
I.A.