Atatürkün Hz. Muhammed (s.a.v.) Hakkındaki
Görüşleri:
M. Kemal, Allah'ın yaratılıcığını inkarından sonra,
Hz. Peygamber'in peygamberliğini reddediyor ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'i
yalancılıkla itham eder:
"Muhammed, Mekke'de müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına
rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler, pek derin bir sirette,
zihnini işgal ediyordu. Muhammed, 40 yaşına geldiği zaman,
vatandaşlarını kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine
davete başladı. Muhammed'in davet ettiği bu dine, o zamanın Hanif'lerine
imtisalen İbrahim Dini yahud inkıyad manasına ifade eden "İslam"
denilmiştir!" (1)
M. Kemal aynı Mekke müşriklerinin dediğini diyerek Kur'an Muhammed'in
sözüdür diyor ve aynı müşrikler gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)'i cinli
olarak gösteriyordu:
"Tarihi nokta-i nazardan da mütalea edildiği zaman görülüyor ki,
Muhammed, birden bire Allah'ın Resulü'yüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O,
Arap'ların ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek ibtidaî ve ıslaha muhtaç
olduğunu anlamış, bunların ıslahı için tenha yerlere çekilerek senelerce
düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisine vahiy ve ilham fikri
doğmuştur." (2)
Devamla Hz. Peygamber (s.a.v)'i cinli olarak görür ve cinlerden ilham
aldığını söyler:
"Vahiy, ilham fikri Muhammed'den evvel de Arap'lar, şairlerin akıl
erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler
Arap'lar için cinlerdi. Cinlerin güya kahinlere galibten haber vermek
kudretini ilham etmek kudretini ilham ederlerdi. Bu nev'i itikadlar
Arabistan'da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dahi
cinlerin vücuduna samimi olarak inanmışlardı. O hakikaten cinlerin
şairlere şiir ilham ettiğine kâni idi. Arap'lar şairleri bir kahin gibi
telakki ederlerdi. Muhammed'in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de
kendisinde bu itikadı kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberlerde melek
telakkisi vardı. Dinler nazarında cinler kötü olduğundan peygamberler
onlardan mülhem olamazlardı. Muhammed de diğer peygamberler gibi
kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp
onları hayır ve saadete irşad eden ilahî bir kuvvet olduğuna samimi
olarak inandı." (3)
M. Kemal, ilk inen ayetler (Alak Suresi ilk beş ayet) belli olduğu halde
bunları inkâr etmektedir:
"Muhammed'in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok rivayetler
vardır. Bunlara pek çok efsaneler karışmıştır. Hakikatte Peygamber'in
ilk söylediği Kur'an ayetlerinin ne olduğu kati surette mâlum değildir.
Muhammed, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum
ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik
eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi surette
kani idi. Muhammed'i harekete getiren ilk âmil, bu samimi heyecanlar
olmuştur. Muhammed, bidayete irticalen dini hitabette bulunan bir vaiz
oldu. Vaizlikten Nebi'liğe, Nebi'likten nihayet Allah'ın Resulü haline
geçti." (4)
Bununla da kalmayıp Kur'an hükümlerinin geçici olduğunu iddia eder.
Halbuki Kur'an ve hükümleri ebediyyen kalıcıdır ve geçerilidir. O bunu
inkâr ederek, "Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde ictimaî heyetlerin
uğradıkları değişiklere göre değişegeldiğinden on dört asır evvelki
zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kafi görülmüş olan esaslar
yerine bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti
görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmlardır."
(5)
Bu yazım Atatürkü kendisine rehber kabul eden ve onun kurduĝu laik
devleti islam devleti olarak gören ilahiyatçılara ithaf ediyorum.
----------- ------------ ---------- ----------- ------------
------------------------
(1-2-3-4-5: kaynaklar) Prof. Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal
Atatürk'ün Elyazıları
21.01.2005
M.Nureddin Yekta
|