Devlet
keçisini hatırlamış!
Adamın yaşı sekseni
bulmuştu, ne namaz vardı ne de oruç! Zekat ve Hacdan hiç bahsetme, onlara
para harcamak gerekiyordu, adam oralı bile olmazdı. Köylü dedeyi yadırgıyor,
zaman zaman çocuklarının duyabileceĝi bir şekilde dedikodusu yapılıyor,
çekiştiriliyordu.
Utanmaz adam mezara bir adım kaldı halen alnı secdeyi görmedi!
Sapık adam bir ayaĝı
çukurda daha abdest almayı bilmiyor!
Çocuklar bunu duyunca
soluĝu köy imamının yanında buldular. Hoca eve geldi, başladı vazetmeye
olaki dedenin gönlü yumuşar da, ibadete başlar. Bir iki saat vaaz devam
edince dedenin gözleri yaşardı, hoca sevindi dedenin kalbi yumuşadı diye.
Dede bir ah çekti ah
hocam sen vaaz verirken sakalın oynayıp duruyor ya, benim bir keçim vardı,
ot yerken sakalı aynen senin sakalın gibi sallanırdı, bir gün ot
yıĝınlarının yanında öldüĝünü gördüm, şimdi sakalın oynayınca keçimi
hatırladım ona aĝladım!.. der.
Sahi ne oldu da birden
bire kürd varlıĝı kabul oldu.
Zalim kalpler mi yumuşadı yoksa birileri keçisini mi hatırladı? Daha düne
kadar varlıkları bile inkar edilen bir halka bugün bireysel haklar verilmesi
gerekir diyenler neyin gözyaşlarını döküyorlar? Şimdiye kadar yaptıkları
bunca zülme pişman mı oldular, yoksa her şeye raĝmen bir türlü asimile
edilip yok edilemiyen kürdler üzerinde denenen her türlü barbarlıĝın bir
fayda vermediĝine mi aĝlıyorlar?
Sahi neler yapmışlardı?
Zindanlarda özellikle
de Amed zindanında kalaslarla kürd gençleri mi öldürülmüştü`?
Yoksa köylülere her türlü işkenceyi yaptıktan sonra onlara bok mu
yedirilmişti?
17 bin faili malumla
öldürülen kürdlerden kimisi üzerine naylon damlatılarak öldürülmüştü, kimisi
testereyle kesilmişti, kimisi çoluk cocuĝuyla ateşlerde yakılmıştı, kimleri
arabalarda önce kurşunlanmış, sonra yakılmıştı (ama her nedense bütün beden
yanmasına raĝmen kimlikleri hiçbir leke görmeden karakollardaydı).
Nezarethanelerde
doktorlar nezaretinde insanlık dışı işkenceler yapılıyor, bu işkenceler
neticesinde birçok insan yaşamını yitirmiş, birçoĝu da sakat kalmıştı
-ki
ben de bunlardan biriyim-. Suçumuz sadece kürd olmaktı. Kürdüm demek suç
olarak yeterliydi!
Mahkemeler kürdler için farklıydı. Polis nezarette işkence yaptıĝı gibi
mahkeme salonlarında bile işkencelerine devam ediyordu. Kasım 1995te
mahkeme koridorunda onca insanların arasında, gözleri önünde üç defa
polisler tarafından dövüldüm.
Ben, onbinlerce kürdden sadece birisiyim.
Mahkeme ise tam bir komedi tiyatro sahnesiydi. Zaman akşam geç saatlerdeydi,
Hakim bey kürsüsünde oturmuş sözde ifademi alıyordu, bir polis katiplik
yapıyordu, biri de arkamda duruyor mahkemede habire sırtımı yumrukluyordu,
2 tane polis te oturmuş o yüce! mahkemeyi seyrediyorlardı.
Kürd yok, hepimiz müslümanız, hemipimiz türküz elhamdulillah
diyorlardı. Kürdüm demekle hem kardeşliĝe, hem vatandaşlıĝa hem de ümmete
ihanet etmiş sayılıyorduk.
Dilimiz yasaktı, tarihimiz yoktu.
Ne olduysa bugün timsah gözyaşlarını dökenler çoĝaldı, peki neden?
Merhamete mi geldiler?
Hayır kesinlikle deĝil!
Onlar şuna aĝlıyorlar
biz ne yaptıysak kürdleri asimile edemedik, onları inkar ettikçe
inatlaştılar, oysa onları inkar etmeseydik, kardeş ayaĝıyla, bireysel
hakları lütfederek sırtlarını okşasaydık şimdiye kadar istediĝimizi
gerçekleştirmiştik, ah neden yapmadık vah neden yapmadık diye aĝlıyorlar,
yoksa açılımlarla kürdler kabul görmüş deĝil! Yoksa TRT6te kürdçe serbest
GünTvde yasak olmazdı, TRT6te Mihemedo lütüf, diĝer radyo ve tv
kanallarında suç olmazdı. Kürdçe konuşmak Başbakana serbest Ahmet Türke
yasak olmazdı.
Kürdler kabul görseydi
Türkiye Meclisinde Ingilizce serbest olduĝu kadar Kürdçe de serbest olacaktı.
Kürdler asli unsur olsaydı Türkçe kadar Kürdçe de eĝitim dili olurdu!
Bugüne kadar kürdler din kardeşliĝiyle oyalandılar ve kandırıldılar, şimdi
de demokratikleşme ile kandırılıyorlar, kürdler için ve Kürdçe için hiçbir
yasal garanti yok, gerisi hikayedir!
Saygılarımla
Muhammed Nureddin
Yekta
22.04.2009
|