Malper/Anasayfa

M.Nureddin Yekta'nin sayfasina hoş geldiniz!..

 

Güncel yazılar

İç çatışma çıkarsa, araya Birleşmiş Milletler girer ve memleket bölünür!

Bu sabah bilgisayarımın başına geçince ilk işim CNNTURK sitesini açmak oldu. Manşet haberinde PKK’nın 21 Ekim’de esir aldıĝı 8 askerin serbest bırakıldıĝı yazılıyordu. Türk televizyonlarına baktım hiçbiri bu konuda yayın yapmıyordu. RojTv’ye baktım, canlı programla esir askerlerin teslimi görüntüleniyordu. Türk Genel Kurmay Başkanlıĝı’nın internet sayfasına baktım aynen şöyle yazıyordu:


BASIN AÇIKLAMASI
TARIH   :
04 Kasım 2007
NO        : BA - 30 / 07
1. 22 Ekim 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından, Hakkari/Dağlıca'da PKK terör örgütü mensupları ile meydana gelen çatışmada 8 TSK personeli ile irtibatın kesildiği bildirilmiştir.
2. Anılan 8 personel 04 Kasım 2007 tarihi itibarıyla TSK bünyesine katılmış bulunmaktadır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
 
Sanki 14 gündür bu askerler daĝa ava çıkarken aniden bastıran yaĝmur ve fırtınadan yollarını şaşırmış, bir maĝaraya sıĝınmışlardı, garibanlar bu günlerde aĝaç dalllarını ve yapraklarını yiyerek dayanabildiler, ama saĝolsun askerlerimiz imdadına yetişti ve alıp getirdiler ve birliklerine katıldılar!
Bir memleketin askerleri, idarecileri, yazar-çizer takımı, aydınları memleketin gerçeklerinden bu kadar uzaksa, Allah o memleketi en başından bunlardan kurtarsın! Vur, kır, yak, yık, yoket, sustur, imha et... lerden başka bir çözüm yolunu bilmiyen idarecilerin ve bu minval üzere eĝitilmiş bir halktan insan ne bekleyebilirki?
Bu koca memlekette bir Allah’ın kulu çıkıpta “ya kardeşim yeter artık birbirimizi boĝazlamayalım, öldürmeyelim, birlikte kardeşçe nasıl yaşayabileceĝimizin yollarını arayalım” demez. Bütün kurum ve kuruluşlarıyla halkı sokaklara döküp katliam provalarını yapan zihniyet, şimdi de “kürdlerle türklerin birbirini boĝazlamaması için türkleri teskin etme reçetelerine başladılar.
Peki niçin?
“Yazıktır, günahtır insanlar birbirilerini öldürmesinler, kardeşçe yaşasınlar” diye deĝil!
Faşistler, silahsız savunmasız kürdlerin üzerine gidiyor, linç ediyor, evleri işaretlenip yakılıyor, zorla göçettiriliyor, günahtır yapmayalım” diye de deĝil?
Peki niçin?
Kürdlerle Türklerin arasında bir savaş patlarsa, meseleye Birleşmiş Milletler el koyar, idare Türkiye’nin elinden alınır ve neticede Türkiye bölünür korkusu! Yani bu korku olmazsa en vahşi bir şekilde barbarca kürtler batıda katledilecek ve hiç kimse ne Allah’tan korkar ne de insanlardan utanır öyle mi? Bu kadar mı acımasızlaştı insanlık?  İşte 80 yıldır laik sistemin yetiştirip ortaya koyduĝu halkın gerçeĝi bu!
Şimdi bazı türk okurlar (ki ben türkler okusun diye deĝil, kürdçe okumasını bilmiyon kürdler için türkçe yazıyorum) bunları uyduruyorum yada hayal edip yazıyorum diyecekler.
Hayır deĝil, buyrun Taha Akyol’un 2 kasım 2007’de Milliyet’te yazdıĝı yazıya bakın. Prof. Halil’in söylediklerini kerhen sayfasına aktarmış. Kerhen diyorum çünkü yine aynı adam bir müddet önce yazdıĝı bir yazıda da türkleri sokaĝa dökmek istemekte ve kürdleri tehdit etmektedir. Aynen şöyle diyor; „herkes aklını başına alsın, bu halkın sabrı taşarsa ortalıkta kan gövdeyi götürecek, belki 3-5 vilayet Kurdistan olur ama, geri kalanı Türkistandır:“
2 Kasım tarihli yazısında, Prof. Halil İnalcık’tan kaydettiĝi yazının bir bölümünde şöyle diyor: „Türkiye'de bir etnik çatışma çıkması ve Batı kontrolünde Birleşmiş Milletler'in, dünya barışı için bunu bir tehdit sayarak müdahalesi gerçek amaçlarıdır. Böylece dava tamamıyla elimizden alınıp ABD ve AB'nin istekleri doğrultusunda bir seyir alır, dava tamamıyla Türkiye'nin kontrolünden çıkar.”

Evet, inkarcı, faşist, asimileci (pardon Taha Akyol buna entegre diyor!) tutum ve siyasetinizle her iki halkı ateş ve barut haline getirdiniz! Birşey koptu gönüllerde, onu eski haline getirmek bayaĝı zor, hele sizin politikalarınızla asla! 

Dün kürdlerin bir yürüyüşüne tanık oldum Almanya’da! İki Türk genci kahrolsun PKK diye baĝırdı. Bir anda tahminen binin üzerinde Kürd gençleri hücüma geçti. Alman Polisi iki genci kaçırmasaydı ikisi de şu an yaşamayacak olacaklardı. Halkın sabrı kalmamış, halk kin nefretle dolmuş! Aynı zamanda sistem türkleri de o hale getirmiş! Ve ben iyice anladımkı bu sorunu kürdlerle türkler çözemez, ancak başkaları gelir, ikimize de söz hakkı tanımaz ve sorunu kendilerine göre çözerler! Irakta da öyle oldu!..      

Öyle tahmin ediyorumki bizler sırat köprüsündeyiz. Bir kıvılcım çatışmak için yeterlidir. Özellikle Avrupa’da yüzlerce hatta binlerce insanın ölüp yaralanması için bazen bir slogan bile yeterli gelir! farketmez bu slogan kahrolsun PKK da olabilir, Türkei terörist de olabilir! 

Sanki türkleri inkar eden, onlara saldıran, onların ormanlarını yakan, faili malumlarla onları ortadan kaldıran bizlermişiz, sanki halklar arasında fitneyi çıkaran, kardeşlik duygularını yokeden bizmişiz gibi bize sitem ediliyor. Soruyorum bu güne dek kaç tane türk ortaya çıkıpta yeter artık silahlar sussun diyebildi? Kim çıkıyorsa sadece teslimiyeti dayatıyor! Sadece Kuzey Kürdleri için deĝil, Güney Kürdleri için de aynı teslimiyeti dayatıyorlar.
Düşünebiliyor musunuz sanki T.C.’nin vatandaşıymış ve suç işlemiş gibi sayın Barzani ve Talabani hakkında soruşturma açılıyor, gıyabi tutuklama kararı çıkarılıyor!
Daĝda çıkan çatışmalarda öldürülen gerillaların cesetleri parça parça ediliyor, bacaklarını yararak cep yapılıyor ve ellerini içine sokuyorlar. Aĝız, burun, cinsel aletlerini kesiyorlar. Kafalarını kesip askerlerin ellerine verilerek hatıra pozları çekiliyor! Ölü cesetlere yüzlerce kurşun sıkılıyor! Bu nedir? Neyin emareleridir? İnsan bunları görünce insanlıĝından utanıyor!
Siz hiç bir asker cesedinin bu şekilde hunharca parçalandıĝını gördünüz mü?
 
Ben yeryüzünde bazı ırkçı türklerin kürtlere düşman olduĝu kadar hiçbir halkın hiçbir halka bu kadar düşman olduĝunu görmedim.
Aynı zamanda da, kürdlerin türklere dost olduĝu kadar hiçbir halk hiçbir halka bu kadar dost olmamıştır, olamazda. Ancak sistem ve sistemin eĝitmenleri bu dostluĝu yavaş yavaş yokediyorlar.
Yazıma bir kıssayla son veriyorum.
Hz. Ömer halife olduĝu sırada birgün geçmişini anlatırken aĝlamış. Sebebini sorduklarında demişki; “Cahiliye dönemindeki iki hal beni düşündürüyor. Birini hatırlarken gülüyorum diĝerine de aĝlıyorum.
Biz sefere çıkarken un ve helvadan taptıĝımız putları yapardık. Yolda onları karşımıza alıp tapardık. Daha sonra azıĝımız kalmayınca da onları da yerdik. Şimdi aklıma gelince gülüyorum, bu kadar da cahillik olmaz diye! Diĝeri ise “kız çocuĝu ayıpsanırdı o dönemlerde çoĝumuz kızlarımızı öldürürdük, hatta diri diri gömerdik. ben de bir kızımı gömerken abamın üzerine toprak dökülüyordu, kızım o topraĝı eliyle süpürmeye çalışıyordu. Sordum ne yapıyorsun? Elbiseni temizliyorum babacıĝım demişti. İşte o aklıma gelince de kendimi tutamıyor ve aĝlıyorum.

Ya Rabbi insan bu kadar da mı vahşileşiyormuş!
Evet ne yazıkki bizler de Hz. Ömer’in cahiliye dönemindeki kızı gibiyiz. Sistem canavarlaşmış bizi yoketmeye çalışıyor, bizler ise hala ellerimizi uzatıyor ve her iki tarafa da "yapmayın, etmeyin biz kardeşiz, kardeş kanı dökmeyin" diyoruz !
Ne demişti Şehid Abdulkadir Üdeh "Hey gidi adalet, senin namına ne cinayetler işleniyor şu fani dünyada, insanlık alemi utansın senin alnına sürülen şu kara lekelerden!"

M.Nureddin Yekta
04.11.2007

 

Güncel yazılar sayfasına dönebilirsiniz!