Yıllar ve kazanımlarımız! Yıllar ömür tüketmek için midir?
Geçen yıl bugün duvara astıĝımız 365 sayfalık takvimden sadece bir sayfa
kaldı, hatta kimileri biraz acele ederek bu son sayfayı da adeta geçen yıla
lanet okurmuşçasına koparıp attılar. Sahi bu yıllar niçindir? Bir yıl
boyunca bekleyip yılın sonunda Noel babaları kutlamak için mi, yoksa yeni
yılda bir gecelik eĝlence yapmak için mi? Ya geçen koskoca yılda
yapılanların muhasebesini kim yapacak? Yoksa nasıl olsa geçene mazi derler,
muhasebesini yapıpta ne yapacaz, işte iyisiyle kötüsüyle geçip gitti, biz
yeni yıl için aldıĝımız hindileri afiyetle yiyip, ekran başında dansözleri
seyredelim mi diyeceĝiz?
Geçen her yılın
ömrümüzden 365 günü alıp götürdüĝünü unutuyormuyuz yoksa! Yoksa bunun
hesabını yapsakta yapmasakta birgün mutlaka bu günlerin hesabı bizden
sorulacaĝını bilmiyor muyuz? Unutmayalımki geçen her yıl bizi hesap gününe
daha çok yaklaştırıyor, bunu görsekte görmesekte bu bir gerçek!..
Dönüp baktıĝımız zaman geçen koca yılda birçok fırsatı kaçırmışızdır. Bu
kimine göre siyasal açıdan, kimisine göre ibadet açısından, kimisine göre
parasal açıdan böyledir, tabi bu koca yıl içerisinde kasalarını dolduran
zenginler, tahtını daha da kuvvetlendirmek için masum insanların kanına
girenler de az deĝil.
Yaşadıĝımız her an herkes için önemlidir biliyoruz, ama önüne bir hedef
koyan ve bir davaya inananlar için bu önem biraz daha artmaktadır. Zira
idealist insanlar önlerine bir hedef koyarken, bunun için bir takvim de
belirlemek zorundalar. Programlarını takvimlerine göre hayata geçirmek,
uygulamak zorundadırlar. Yoksa ne hedeflerinin nede programlarının bir
ehemmiyeti kalmaz. Bir misalla açıklamak gerekirse, kürd siyasetçilerini
örnek gösterebiliriz!.. Acaba kürdler ne istediler, bunu nasıl bir programla
nasıl bir takvime baĝladılar ve isteklerinde ne kadar başarılı oldular!..
Olaya bir bütün olarak baktıĝımızda genelde kürdler savundukları davada
istenen hedefe varamadılar. Geçen yılda bir önceki yıla nisbeten Güneybatı
(Suriye) ve Doĝu Kurdistanda (İran) deĝişen bir şey olmadı, her iki bölgede
de kürdlerin bir kazanımı olmadı, sadece her iki devletin idaresinde biraz
yumuşama oldu diyebiliriz, ama bu da kürdler üzerindeki hakimiyetlerini daha
da pekiştirmek ve dışardan olası gelecek müdahalelere kapı bırakmamak
içindir, yoksa kürdlerle masaya oturup herhangi bir taviz verdikleri yoktur,
belki misal vermeye de gerek yok ama Qamişlo serhildanından sonra ele
geçirdiĝimiz kazanımlar varmı diye sorsak sanırım buna olumlu cevap verecek
kimse olmaz.
Güneyin (Irak) durumunda da bir deĝişiklık yok, henüz Güney Kurdistanı
arzumuz dahilinde idare edemiyoruz, hala bölge yönetimleri var. Kerkük hala
halledilmis deĝil, eskiden Kerküke baĝlı ilçeler, nahiyeler var hala
Kerküke baĝlanamadı, Kerkükten zorla çıkarılan kürdler henüz mekanlarına
yerleşmiş deĝil, Saddam döneminde deĝişik arap devletlerinden getirilen ve
kürdlerin yerlerine iskan ettirilen araplar henüz Kerkükteler, komşu
devletlerin Güney üzerindeki tehditleri hala devam etmektedir. Kürd malı
olan petroller hala kürdler tarafından idare edilmiyor, öz petrollerinden
bile ancak yüzde sekiz (%8) pay alabiliyorlar. Sanırım Güneyin de öyle
takvimli bir programları yok, iş oluruna bırakılmış gibi!..
Gelelim Kuzeye!.. Kuzeyde kürdleri iki kısma ayırabiliriz.
Birincisi Apo ve apocuların yürütükleri programlar.
İkincisi Apo karşıtı kürdler, yani yine kürdler birbirlerine karşı siyaset
yapıyorlar. PKKnın dün dünyanın en güçlü örgütlerinden biri olduĝu
hepimizin malumudur, belki bügün düne nazaran kuvvetini üçte iki kaybetmişse
de, bugün hala Kuzey Kurdistanda en güçlü kurumdur, istesekte istemesekte,
sevsekte sevmesekte bu böyledir. Bunun için de Kuzeydeki kürd siyaseti
Aponun siyasetine paralel yürümektedir. Bir başka tabirle Apo hem kendi
siyasetine hem de karşıt kürdlerin siyasetine yön vermektedir. Türkiyeye
geldiĝi günden beri devlete verdiĝi söz gereĝi Türkiyenin Uniter yapısının
bozulmaması için elinden geleni yapıyor. Her hafta avukat ve diĝer
bazılarıyla görüşmeleri anında kürd alemi içerisinde yayılmakta ve herkes
onunla uĝraşmaktadır.
Açık ve net ifadelerle ve çok bariz sözlerle ifade ediyorumki hiçbir yoruma
gerek kalmasın. Apo Uniter ve bölünmez bir Türkiye için siyaset yapıyor, her
türlü sorunun demokratik bir devlet içerisinde çözülebileceĝini iddia ediyor
ve bu siyasetini büyük bir hızla yürütmektedir. Aynı zamanda buna destekte
bulmaktadır. Kimisi hainlikle suçlar, kimisi taktik der, kimisi mehdi ilan
eder bu ayrı mesele!
Peki Apo
karşıtı kürdler ne yapıyorlar?..
Buna kısa bir cevap vermek isterim ama saygıdeĝer kürd siyasetçileri ve kürd
aydınları dostlarım sakın alınmasınlar, amacım kimseye hakaret deĝil, ama
gerçek bir şey varki o da Apo karşıtı kürdler de sadece Aponun
siyasetiyle uĝraşmaktadırlar. Apo böyle dedi, Apo şöyle yaptı, Apo
devlet yanlısıdır, Apo şudur, Apo budur gibi sözlerle vakit kaybediyorlar!
Bazen aklıma geliyor diyorum kendi kendime ya Apo olmasaydı sahi diĝer
kürdler neyi konuşacak, neyi yazacaklardı. İşin ilginç bir yanı daha var!
Düne kadar demokrasi ve demokratik cumhuriyet tezleriyle kürd sorunu hallolur
diyen Apoyu hainlikle suçlayanlar bugün federal yada baĝımsız Kurdistanı
hiç dillerine almıyorlar, yani açıkçası onlar da artık kürd sorunun
demokratik bir ortamda hallolacaĝına inanıyorlar gibi!.
Kısacası Aponun
tezleri ve ona paralel Apo karşıtı görüşler pekte farklı deĝiller! Görünen
o!.. Dün PKKnın uydusu olan kurumlar bugün aynen o şekilde başkalarını
kendilerine uydu yaparak aynı siyaseti yapmaktadırlar, deĝişen sadece
isimlerdir ama siyasette hiçbir fark yoktur, sanırım dostlarım ne demek
istediĝimi çok iyi anlamışlardır.
Avrupa Birliĝi Türkiyeye müzakere tarihi vermeden önce ABye üç ayrı kürd
raporu gitti. Bunun yanında bir de Paris çıkışlı bir gazete bildirisi (ilan)
oldu ama hiç birinin müzakere tarihi üzerinde bir etkisi olmadı. Raporunda
kürd kelimesine bile yer vermeyen Gunther Verheugenlara kalırsak sanırım
sorunumuz daha onyılları alacaktır.
Hangi demokrasi ve
hangi hak hukuktan bahsediyoruz? Kurdistanı 4e bölen şimdiki demokrasi
havarileri olan eski demokratik devletler deĝilmiydi?
Bana kalırsa Kürd sorunu hakimiyeti altında bulundukları devletlerin
demokratikleşmeleriyle hal olması mümkün deĝil, eĝer AB, ABD ve diĝer
ülkeler gerçekten demokrasi ve insan haklarına inanıyorlarsa Kürdlere kendi
kaderlerini kendilerinin çizmelerine yardımcı olsunlar, kürdler de dünya
milletleri gibi bir devlete sahip olsunlar, daha sonrasını kürd halkına
bıraksınlar, onlar demokrasiyle mi, islamla mı, krallıkla mı v.s.
kendilerini idare edeceklerini kendileri karar versin. Biz bu 2004 yılında
bu fırsatı ele geçiremedik, umarım 2005 yılında aramızdaki farklılıkları,
muhalif kurum ve fikirleri bir tarafa bırakarak Kürd Ulusu için elle tutulur
bir siyasetimiz olacaktır, olmalıdır zira başka seçeneĝimiz yoktur.
Bu vesileyle yeni yılın bütün insanlık alemi için hayırlı olmasını diler,
kürd alemi için de birlik, beraberlik ve kardeşliĝin tesis edileceĝi yıl
olsun derim.
Saygılarımla
31.12.2004
M.Nureddin Yekta
|