Malper/Anasayfa
M.Nureddin Yekta'nin sayfasina hoş geldiniz!..

Hayat ve Hatıralarım

İlkokula başlarken

Eylül ayı gelince köy okulu da tamamlanmıştı. Herkes çocuklarının elinden tutup okula götürüyor kaydını yapıyordu.
Okulu yapan ustalardan biri de ortanca ablamın eşi Avni beydi.

O beni okula kaydetti. (Allah rahmet eylsin).

İlk öĝretmenimiz İstanbullu kısa boylu şişman biriydi. Yüzünde hiç merhamet yoktu. Bize hiçbir defa gülümsemedi, hep kızgın bakışları ile bizi ezmeye çalışıyordu. Sanki o okulda öĝretmen öĝrenciler deĝilde, özel hareket komutanı ve biz de bir gurup terörist idik. Bize en aĝır küfürler ediyordu. Yerine göre türk olduĝumuzu söylerken, kızdıĝında da namussuz şerefsiz adi kürtler deyip dayak atıyordu.

Bir kelime kürdçeye tahammülü yoktu. Bazen kürdçe de aslında türkçedir, kürdler daĝ türkleridir. Kışın daĝdan şehre alişverişe geldiklerinde kar üzerinde yürür ayaklarından kart-kurt sesleri geliyordu. Bu yüzden şehirliler dagdakilere kart-kurt türkleri diyordu. Bu zamanla kart-kurt oldu sonra da kürt oldu. Yani kürtler türktü, kürdçe de türkçenin bozuk bir şivesi idi. Ama kızınca da "kürdlere vahşi yabani ayrı bir millet" olduĝunu söylerdi. Çocuk ta olsak bu çelişkiyi anlıyorduk.

Bir taraftan da öğretmen bir büyüğümüzdü, babamızdı bir yerde, bize hiç yalan söylermiydi?… Öyle düşünüyor ve öyle inanıyorduk.

Her sabah okulda “türküm, doğruyum, çalışkanım..” andını okutuyor biz de bir an önce damarlarımızda mevcut olan o asil türk kana layık olmak için gece gündüz esas dilimiz! türkçeyi öğrenmeye çalışıyorduk. Doğrusu öğretmen ne diyorsa ona inanıyorduk.

Bir gün bir dışarda sıra olmuştuk, sanırım beden eĝitimi dersiydi, sıra olup yürüyecektik, arkadaşlarımdan biri beni iteledi bende (Kürdçe) iteleme dedim. Öĝretmen bunu duydu beni çaĝırdı. Bana “eşek oĝlu eşek kaç kez dedim kürdçe konuşmayın dedim” deyip bana öyle bir tokat attıki ben 3-4 metre gerisin geriye giderek yere düşmüştüm. O an öĝretmene olan sevgim saygım bitti ve ögretmenlerden nefret ettim. Aradan onlarca yıl geçti hiçbir öĝretmene kanım ısınmadı. Diyebilirimki yeĝenim Yüksel hariç hiçbir öĝretmeni nefret etmesem de sevemedim

Neyseki iki ay gibi kaldı defolup gitti, peşinden bizden sadece küfür ve beddua bıraktı.

Onun yerine namazlı niyazlı ve aslen Muşlu bir öğretmen gelmişti köyümüze. Müslümandı müslüman olmasına ama, laf kürdçeden açılınca bölücülük olduğunu, kim ben kürdüm dese ırkçılık yaptıĝını, her kim ırkçılık yaparsa Peygamberimizin Ümmetinden olamayacağını anlatıyordu.

Kürdçe konuşmaya gelince onun da diĝer öĝretmenden farkı yoktu. Bir gün sınıfta otururken arka sırada oturan bir arkadaşım silgimi aldı. Ondan silgimi geri istedim ama kürdçe dedim. Öĝretmen duydu beni tahtaya çaĝırdı ve yaş bir sopayla elime vurdu. Sol elimin içi adeta yandı, duman çıktı. Yıl 1969 idi ve ben elimdeki o izi hala taşıyorum.

İlkokula başlarken öĝretmen bir arkadaşımızı sınıf başkanı seçti. Aradan 3-4 ay geçti, okula Muştan bir müfettiş geldi. Bizden sorular sordu. Bütün sorularına el kaldırıp doĝru cevap verdim.

Ertesi gün müfettişin nezaretinde öğretmenimiz koluma beyaz bir kolluk taktı. Yazısını okuyamamıştım. Çünkü beyaz bir bez parçasına S.B. yazılmıştı. Beni tahtaya çağırdı ve dediki; "Sevgili çocuklar; sayın müfettişimiz Nureddin arkadaşınızı size sınıf başkanı seçmiştir. Çünkü o derslerine çok iyi çalışıyor hem de kısa zaman da türkçeyi öğrendi.”

Ben de sahiden türkçeyi iyice öğrendiğimi zannediyordum. Halbuki şimdi bakıyorum ki daha türkçe öğrenememişim.;)

Beş yıl boyunca hem sınıf başkanıydım hem de pekiyi derece ile karnemi alıyordum. 5. Sınıfta 80 kişiden 14 kişi mezun olduk. Ben pekiyi, Haydar ve Abduhadi iyi, diĝer 11 kişi de orta dereceyle diplomamızı aldık.

1969'da öğretmenin vurduğu sol elim!

Hayat ve Hatıralarım sayfasına dönebilirsiniz!