Bir milletin millet olabilmesi için, feodalizmden, aşiretcilikten, siyasi particilikten mezhepcilikten, ideolojik düşüncelerden daha ziyade ortak deĝerlerini öne alması şarttır. Bu da biz kürdler için ortak tarih, ortak ortak dil, ortak kültür, ortak coĝrafyadan geçer. Din, mezhep, ideoloji veya siyasi düşünce, bir milletin ortak deĝeri olmaz, zira bir ırka mensup bir milletin deĝişik dinlere, mezheplere, siyasi düşüncelere sahip olması mümkündür.
Kürd halkı bu düşünceye bir kaç kez yaklaşmışsa da bazı siyasi yetersizlikten, ideolojik düşüncelerin öne çıkmasından dolayı kaybetmiştir.
Lozan antlaşmasıyla Osmanlıya baĝlı parçanın bir daha Türkler, Fransızlar (Suriye) ve İngilizler (Irak) tarafından üçe bölünmesi ve Kürd isyanlarının hunharca bastırılması, kürdlerin dünyadan adeta silinmesine ve unutulmasına vesile olmuştur.
Şeyh Said serhildanında din olgusunun öne çıkarılması ya da dünyaya o şekilde lanse edilmesi, kürdleri dünya desteĝinden mahrum bırakmıştır. Çünkü Osmanlıyı 23 devlete (bir türk 22 arap) bölen güçler o topraklarda bir daha islami bir yapı görmek istemiyorlardı.
Bu münasebetle türk devletinin serhıldanı bastırmasına, isyana katılan kürtleri öldürmesine, esir düşen Şeyh Said ve arkadaşlarının idam edilmelerine ses çıkarmadılar, sessiz kaldılar hatta bununla da yetinmeyip sevindiler ve türk devletine destek verdiler. Çünkü kurdurdukları yeni türk cumhuriyeti ve idarecileri batı standartlarına daha uygundu.
Bundan sonra uzun bir zaman kürdler gaflet uykusuna yattı. 70’li yıllarda sosyalist akım, 77’lerde başlayan islami akımlar da kürdlere baĝımsızlık şansını vermiyordu. Sosyalistlere göre; dünya koministleşecek kürdler özgürleşecekti, islamcılara göre de Ümmet oluşacak kürdler hak sahibi olacaklardı. Her iki düşünce de hayal ürünüydü, gerçekleşmesi mümkün deĝildi ve nitekim gerçekleşmedi de.
Kanaatimce “her iki akımı da mit idare ediyordu, amacı kürdlerin ulusal bilincini ve bu manada birliĝini engellemekti” ve başardı da.
Kürdler 90’lı yıllarda bu şansa biraz daha yaklaştılar ama bu sefer de kürd tarafının baĝımsızlıktan vazgeçmesi, ideolojinin öne çıkarılması, kürd isteklerinin asgariye indirilmesi ve kürdler arası savaş bu şansı da yoketmişti. Saddam ve ABD’nin savaşında tarih kürdlere bu şansı bir kez daha sundu. Bu sefer kürdler doĝru bir yol izliyerek kazançlı çıktı ve Güneyde Federe bir yapı oluştu. Bu gün aynı şans Rojava için gülüyor. Rojavada kürdler bir statu elde etmesin diye en başta Türkiye ve bazı arap ülkeleri Esad muhaliflerine olabildiĝince destek verdiler. Sözde Özgür Suriye Ordusu komutanı “Kürd bölgesini kürd güçlerinden temizliyeceklerini, Ihvan temsilcisi ise olası yeni Suriye ve Irak’ta Saddam ve Esad’ın verdiĝi haklardan fazla bir hakkı vermiyeceklerini” söylüyordu.
Suriye’de Esad’ın kısmen kontrolu kaybetmesinden kürdler yeteri kadar faydalanamadılar. PYD, dünyanın düşman bildiĝi Esad’tan baĝını koparmadı ve onunla birlik oldu. Diĝer kürdler de muhalifler arasında yer aldı, kürd gücü yine birlik oluşturamadı. PYD’nin diĝer kürdleri safdışı etmesi ve hakimiyetini ilan etmesi en başta Türkiye olmak üzere birçok gücün gazabını üzerine çekti.
Esad muhalifleri yeterli gelmeyince, en başta Türkiye olmak üzere Baĝımsız Kurdistan’a karşı olan bütün komşularımız – İran ve arap ülkeleri – (dolaylı ya da direkt) ( IŞID (DAIŞ) belasına destek verip kürdlerin üzerine saldırdılar.
IŞID:
IŞID’ın kimler tarafından kurulduĝu benim için önemli deĝil. İster Amerika-İsrail kursun onunla Ortadoĝu’yu dizayn etsinler veya bununla dünyadaki radikal müslümanları temizlesinler diye. (bazı radikal müslümanların fikri) İster Saddam taraftarı subayları kursun onunla Şiadan intikam alsın veya sunni bir devlet kursun. İster has müslümanlar kursun gerçek bir islam devleti kursunlar diye (bana göre IŞID zerre kadar islami deĝil) İsterse Kürdleri yoketmek için komşularımız tarafından kurulmuş olsun. Hulasa kim kurmuşsa kursun Kürdlere çok zarar vermesine raĝmen Kurdistan’ın kurulması için ilk adımın atılmasına sebep olmuştur.
IŞID olmasaydı komşularımızın gerçek yüzünü bu kadar açık öĝrenemezdik.
Ve Türkiye’de her ne kadar barış süreci diye ne olduĝu bellisiz bir sürec başlamasına raĝmen içten içe kürde ne kadar düşman olduĝunu Kobani’de ortaya koymuştur. IŞID olmasaydı Kürdler arası bu kadar diyaloĝ olmazdı, bu birlik saĝlanamazdı.
IŞID olmasaydı Güney’de ihtilaflı yerler bu kadar rahat kürdlerin egemenliĝine geçmezdi.
IŞID olmasaydı müslüman kürdler; kürd olmayan diĝer müslüman komşu halkların gerçek niyetini öĝrenemezdi.
IŞID sayesinde şunu öĝrendikki “Kürd imha operasyonunda” komşularımızın müslümanı sosyalisti, imanlısı müşriki, sunnisi alevisi, saĝcısı solcusu, türkü farsı arabı, Hanefisi, Selefisi, Vahhabisi, rafizisi v.s. birlik oluşturuyorlar!…
Türkiye kürdleri kaybetmiştir:
Güney oluşumundan önce “deĝil Afrika’da uzayda bile bir kürd oluşumu olsa ona müdahale ederiz” diyen Türk devleti, Güney’de bir federe yapı oluşunca ona büyük bir düşmanlık gösterdi, kırmızı çizgiler koydu, Kerkük’e Musul’a girerseniz işgal ederiz yakarız yıkarız gibi tehditler savurdu, ama tutmadı. Türkiye anladıkı Dünya Türkiye’den daha büyüktür ve en başta ABD olmak üzere dünya Ortadoĝu’da kürdü ve kürd gücünü keşfetmiştir, öyle eksiden olduĝu gibi onbinlerce kürdü öldürüp kürdü sindirmek kolay olmayacak. O zaman da birçok kürd aydın yazar takımı “yapmayın etmeyin yanlış yapıyorsunuz” deyip T.C.’yi uyardıksada onlar bildikleri kafadan gittiler. Geçen zaman zarfında yanlışlarını anladılar ve Güney ile işbirliĝine gittiler. Sayın Erdoĝan Sayın Barzani’yi Amed’e Davet edip dünyanın gözü önünde ona Kek Mesud (Mesud Abi) diye hitap etti!…
Şimdi aynı düşmanlıĝı Rojava’ya gösteriyorlar. Kobani düştü düşecek zaten diyen Erdoĝan sanki oĝlunun düĝününe gidiyormuş kadar sevinçliydi. Ama düşmedi düşmiyecekte.
Kobani bizim Çanakkale’mizdir. Kobani geçilmez!.. Bu sözü de ben söyliyeyim, torunlarımıza tarih olsun!..
Türk devletinin bu düşmanca tutumunu gören ve hisseden her kürd, özellikle de AKP’ye oy verenler bir kez daha düşündüler ve gördülerki türk devlet sisteminin kürdlere dostluĝu ve kardeşliĝi yoktur.
Türk devletininin bu tutumu kürdler arası birliĝi pekiştirmiştir, (Peşmergeye olan tezahürat bunun en bariz delilidir!..) Türk devletinden soĝutmuştur. Kürd birliĝine daha sıkı bir şekilde sarılmıştır kürdler. Türk devleti kürdleri kaybetmeye başlamıştır!
Şimdi soruyorlar “kürdlerin peşmergeye gösterdiĝi tezahüratı neden türk askerine göstermiyorlar?”
Ben bunun sebebini biliyorum ama aynı soruyu ben sorayım: Kürdler bu tezahürati niçin türk askerine göstersin?!…..
01.01.2014
M.Nureddin Yekta