Avrupa’da düĝünler

Aslında düĝünleri çok sevmem, zira çok yersiz kalabalıklar yapılıyor.

Evlenenler düĝün şenlik yapmasın mı? Yapsın tabi ama had aşılmasın. Muzik sesi o kadar fazla açılıyorki insanda ne beyin kalır ne kafa. Ama gitme zorunluluĝu da doĝuyor çoĝu zaman. Tanıdıktır, akrabadır, yakındır, gelde gitme!. Gitsen bir türlü gitmesen bir türlü.

Aslında ben Avrupa’ya gelmeden önce çalgılı düĝünlere bindebir gitmezdim, ama burda gidiyoruz. Çok defa söylüyorum “ya şu muzik sesini biraz kapatın”, ama kime diyorsunki! Ses ne kadar açılıyorsa düĝün o kadar bereketli oluyor sanıyorlar.

Bazen kendi aramızda sohbet ediyoruz. Bir gün dedimki “galiba bizim düĝünler zamanın diskolarıdır.” Bir arkadaş “hocam diskoyu gördün mü” diye sordu. Hayır görmedim ama duyduĝumuz kadarıyla muzik eşliĝinde dans ediyorlar, tepişiyorlar bir başka tabirle. Dügünlerde de aynısı olduĝuna göre ne farkı var?. Sonra şöyle etrafımıza baktık, diskoya gideceĝini tahmin ettiĝimiz birini masamıza çaĝırdık. Amacımızın sadece şu düĝünlerimizin diskoya ne kadar benzeyip benzemediĝini ve bu konuda bize bir bilgi vermesini rica ettik. “Evet aynen disko da böyle” demişti.
Ben de, bir gün dün bir düĝündeydim, bu sefer dedimki kendi kendime; şu düĝünleri tarif etme açısından bu düĝünündeki izlenimlerimi yazabildiĝim kadarıyla izah edip okuyucu kardeşlerimle paylaşayım.
Umarım okuyucu kardeşlerim bunu hoş karşılarlar.

Düĝün izlenimleri:
Ne acaip bir düĝündü bugün. Gelin Kürd, damat İranli Fars, davetliler kürd, türk, fars ve alman. Gelin tarafı kürd ve türkleri davet etmişti, damat tarafı da almanları ve bir de yakınları vardı tabi. Gelin damat ikisi de dr. olunca almanların çoĝu o meslektendi. Kürdler, türkler ve farslar toplamaydı, yani her telden vardı.
Yer 4 yıldızlı bir büyük otelin salonuydu. Yemekler heran hazırdı, istiyen herkes gider tabaĝına istediĝini koyar getirirdi. Özellikle almanlar bedava bir sey gördüler mi normalın on katı kadar yerler. Tunus’ta da bunları öyle görmüştüm, 3 defa üst üste kahvaltı yaparlardı ama öĝle yemeĝi paralı olunca çoĝu niyetsiz oruç tutardı. Salon dörde bölünmüştü adeta. Saĝ tarafta kürdler, sol ön tarafta türkler, sol arka tarafta da almanlar oturuyordu. Kürdler ve türkler genelde erkekler ayrı masaya bayanlar ayrı masalara oturuyorlardı. Bayanların yarısından fazlası tesettürlü olunca, her ne kadar haremlik selamlık olmasa da biraz andırıyordu. Almanlar düĝünden ziyade akşam yemeĝine çıkmış gibiydiler. Genelde ikişer üçer kişi bir masada bardakları kaldırıp içiyorlardı. Salon sanki ikiye ayrılmış, müslümanların tarafı farklıydı. Ama farslar kürdler ve türkler ise düĝünde olduklarını her haliyle belli ediyorlardı. Özellikle de çocukların yaramazlıkları.
Çocukları severim, ne yapsınlar zavallılar evde harcayamadıkları enerjilerini burda harcamaya çalışıyorlar.
Yemekler yendi, sıra oyuna gelmişti. Önce kürd halayı başladı. 15-20 kişi ön taraftaki boşlukta başladılar halay çekmeye. Şarkıcı bir sanatçi deĝildi, anlaşılan davetlilerden biriydi, ezberinde pek şarkı sözü yoktu o yüzden 3-5 şarkının sözünü ve müziĝini karıştırarark ortalıĝı idare etmeye çalışıyordu sağolsun.
Halay başlayınca iyi bir giriş yaptı.
Canêy caney canêy
were meydanêy
dilê min bi evine
çibkim dilanêy çibkim dilanê
hey hey heeeyyyyyyy lilililililililili

Ah hanım ha hanımey
Sormersen heç halımey
Göĝsüme vura vura
Çürüttün her yanımey
Leley le ley lelelele le hanım
devam etti gitti.
Oyun süresinin yüzde doksanı kürd halayları ve müziğiyle geçti, sonra sıra türk müziĝine geldi.

Atım araptır benim aman aman
Yüküm şaraptır benim vay vay
Bu yıl böyle giderse aman aman
Halim haraptır benim vay vay
————- ————–
Kara koyun güderim
Yar yanına giderim
Çoktan beri görünmüyon
Tatilden mi şekerim
Salla yavrum salla çevir çevir çevir salla
dönder kıvır salla
salla kız salla dönder yavrum salla
salla yavrum salla evir çevir kıvır çevir salla
salla da yavrum sallaaaa
allah ……

Bu sefer türkler ayaĝa kalktı, herkes sallanmaya başladı. Kürd halaylarında bir kural var herkes aynı ayaĝı ileri atar, geri alır ve birlikte saĝa sola giderler. Ama ankara halayında yok böyle bir kural, şarkıcı salla dedikçe herkes istediĝi yöne istediĝi şekilde sallamaya başlar, bol elbisenin içindeki zayıf hatunların ne salladıĝı belli olmuyor ama 80-90 kiloluklar da garibanım ne yapıyorlarsa sallayamıyorlar güçleri yetmiyor.

Onlar sallaya dursun bir kaç arkadaşla biraz dışarı çıktık. Biraz hava aldık, birde sıkılmıştım şu adı düĝün ama diskoyu aratan düĝünlerden.
Geri geldiĝimizde şarkıcı halay türkülerini bırakmış acıklı damardan türküler söylüyeceĝini anons etti. Ve başladı ;
Burası Muştur havası hoştur…
Biri kulaĝına eĝildi, sanırım türkü burdan başlamıyor dedi. Şarkıcı kesti o türküyü düşündü sanırım bir türlü;
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne şivandır.
… sözleri aklına gelmedi ve başka bir türküye başladı.
Yavri yavriiiiiiiii huma kuşu yükseklerden sesleeeeniiiiiiir
aradaki 2 satır aklına gelmedi, başladı 4. satırla bitirdi
ahhhh ben aĝlımkiiiii belki deli gönüüül uslaaanııır.
ve peşinden;
Burası Muştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir…

Sonra takı zamanı gelmişti. Mikrofonu eline alan zat şarkıcıyı arartıyordu. O daha bir alemdi. Dört dili karıştırarak beşinci bir dil yapmıştı kendisine. 🙂 Başladı baĝırmaya:
Evet deĝerli misafirler, yemeĝimizi yedik, dansımızı yaptık, halayımızı çektik şimdi sıra takıya geldi. Çok komik bir anlatışı vardı. Şimdi sırayla geline takı takacaĝız, dedi!

Takılar da takıldı, gençler bir halay daha çektiler. Sonra sıra pastaya geldi. Pasta kesildiĝinde enaz onlar olmalarına raĝmen yine en büyük payı almanlar aldı.
Düĝün yakınımın düĝünü olduĝu için bu kadar uzun zaman kalmıştık ve evlenen çiftimize mutluluklar dileyip ayrılmıştık.
Darısı bekarlarımızın başına.
Hoşça kalınç

M.Nureddin Yekta
22.05.2011

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir