Müslüman cemaetler günceli yakalıyorlar mı?

Bismihi Teala
Allah’a Hamd, Resulüne selat ve selam olsun!

Asırlardır müslümanların çoĝu abes şeylerle uĝraşıp dururlar. Dünyada savaşlar olur, katliamlar yapılır, devletler bölünür, yeni dünya coĝrayfyası çizilir, müslümanların mülkü emperyalistler tarafından taksim edilir, her yerde kan oluk oluk akar, sık sık ihtilaller olur, rejimler deĝişir, krallar tahtından tacından olur, yeraltı yer üstü zenginlik kaynaklarımız yerli uşaklar eliyle efendilerine peşkeş çekilir, islam diyarında islami düşünce yasaklanır, İ’layi Kelimetullah için savaşanlar terorist kabul edilir, onları kimyasal silahlarla toplu katliama tabi tutanlar meşru savunmada kalır! Din kardeşlerimiz ırklarından dolayı katledilir, canlı canlı yakılır, başları, kulakları, burunları kesilir, gaz bombalarıyla binlercesi bir kaç saniyede öldürülür, kimi imansızlar İslam ve Kur’an adını kullanarak mazlum insanları katleder…
Eeeeee biz ne yapıyoruz? Gazetelerde, dergilerde ve son dönemlerde de web sayfalarında abes şeylerle uĝraşıp duruyoruz.

Küfür kapıya dayanmış demiyorum, içeriye kadar yerleşip imanımız tehlikeye girmek üzereyken bizler kendi aralarımızda neleri tartışıyoruz!.. Bir kaç örnek verecek olursam “hangi sahabe daha çok ibadet ederdi, sahabelerden günah işliyen var mıydı yok muydu? Hangi mezhebe göre ibadet etmek daha iyi, hatta hangi tür toprakla teyemmüm etmek daha evla, hangi tarikata göre zikretmek daha sevablı, vs.” Tabi tartışmanın neticesinde böyle fer’i konularda birbirilerini küfürle itham etmeden de ayrılmak olmuyor!.. Vay sen kim oluyorsun da Şafii mezhebini üste çıkarıyorsun, vay sen kim oluyorsun da sahabeden günah işliyen oldu dersin! Sen kafirsin, yok sen vahhabisin, yok sen din düşmanısın (haşa) gibi sözlerle de müslümana hiçte yakışmayan bir şekilde ayrılıyoruz!..

Derlerki İstanbul’u Bizanslardan alan Osmanlı Padişahı F.Sultan Mehmet gelmiş İstanbul surlarını kuşatmış, toplarla surları döverken “Ayasofya’da papazlar kendi aralarında meleklerin cinsiyetini tartışıyorlarmış “melekler erkek mi dişi mi” diye!.. Ve sonuçta papazlar da, etba’ları da yerlerinden yurtlarından olmuşlardı, hala da geri alamadılar yıl 1453-2004, yani 551 (1453-2016=563) yıldır hala türklerin elinde.

Evet işte sorun gelip kapıya dayanıncya kadar ona bir çözüm bulamazsak vede abes şeylerle uĝraşıp durursak sonuçta maĝlup olan bizler oluruz, tıpkı şu an olduĝumuz gibi!..

Müslüman her soruna zamanında ve en etkili bir şekilde cevap verebilmeli! Yanıbaşımız Irakta kırk seneye aşkın bir kürd mücadelesi var, özgürlük mücadelesi uĝruna mazlum kürd halkından yüzbinlerce insan öldürüldü, müslümanlar ve sözde islami devletler, cemaatler, din alimleri hep seyirci kaldılar, hatta seyirci de kalmadılar kimileri öldürdü, kimleri de alkış tuttu. Hatta islami terimlerle! Örneĝin Saddam Enfal (Suresi) operasyonuyla 183 bin kürdü öldürdü, kimsenin kılı kıpırdamadı. Halabça’da 5 bin insan bir bombayla katledildi ve bir o kadarda yaralandı, sakat kaldı hiç kimseden ses seda çıkmadı? Neden? Çünkü öldürülenler kürd idi, ne farkederdi müslüman olmuş yada olmamış! Bu; Kurdistan’ı elinde tutan güçler için önemli bir konu da olmazdı! Oysa dinimizde mazlumun da zalimin de dini sorulmaz, bir müslüman olarak her zaman mazlumun yanında olmamız gerekmekte ve zalime de karşı çıkmamız gerekmiyor muydu? İsterse zalim ırkdaşımız yada kardeşimiz de olsa!,..

Evet bu katliamlara kimimiz seyirci kaldık, kimimiz alkış tuttuk taki müslümanların diline tesbih yaptıkları sözcük “emperyalistler” bölgeye gelip müdahale edinceye kadar! İşte o zaman aklımız başımıza geldi, ama yine de doĝru teşhisi koymaktan mahrum kaldık. Taĝuti sistemlerin uşakları sözde din hocalarının telkinleriyle başladı avaz avaz baĝırmaya “aman Allahım Kuzey Irak’ta ikinci bir İsrail devleti kuruluyor? Orası islam diyarıdır, neden orada islami bir devlet kurulmasın, neden demokrasi yada başka bir beşeri sistem olsun, haydin kürdler ABD’ye karşı çıkın, serhildanlar başlatın!”

Peki neden?…
Bir daha Saddam gibileri çıksın Kürdleri topyekün kılıçtan mı geçirsinler?
Peki nerdeydiniz şimdiye kadar beyler?
Sizler orada islami bir devletin kurulması için ne kadar çalıştınız? Oradaki islami parti ve kurumlarla ne kadar ilgilendiniz?
Ne kadar yardım ettiniz?
40 yıl orada demokratik ve sosyalist kurumlar mücadele verdi, bizler post üzerinde hangi tarikatın zikriyle zikredelim de cennette 72 horiyi alalım düşüncelerindeydik. İçgüdülerimiz cenneti ve ordaki horilerin ancak İ’layi Kelimetullah için şehid olduĝun zaman ulaşabileceĝimizi unutturdu, varsa yoska nefsani duygularımız hakim oldu, küfür evin başköşesine yerleşip oturuken, islam alemi başsız (çobansız bir sürü halinde) başkaları tarafından idare edilirken biz kaç tane hori alacaĝız hesabını yapıyorduk (ki bana gör öyle cennette kimseye 72 hori falan verileceĝi de yok kimse kendini kandırmasın, korkarımki bu dünyada helalimiz diye aldıĝımız hanımları bile orada zor buluruz) şimdi de kalkmış yine evlerimizde ahkam kesiyoruz, yok şu böyle olsun yok bu böyle kalsın!…
Birakın laf gevezeliĝini Allah aşkına!

Zamanında meselelere müdahele edip sorunları çözmezseniz, atı alan Üsküdarı geçtikten sonra çıkıp sarhoşlar gibi nara atmayın! Güney Kurdistan’ı bu hale getiren kurumlar neyse idare de onların istediĝi gibi olur, kimse kendini kandırmasın ve kimseyi de kandırmaya çalışmasın! Uĝruna ayaklarının tozlanmadıĝı mekanlarda idareye talip olmak sadeec cehalettir, ahmaklıktır, hiç kimse eline geçirdiĝi imkanları bir kaç borazana verecek deĝildir.

Şimdi bazıları çıkar derki “ya demek sen de mi orada demokrasiyi istiyorsun” Haşa summe haşa ben bütün taĝuti sistemleri reddetmiş bir tek islam sistemine inanmış biriyim ama bu sistem de sloganlarla gelmez, bari bu müslümanlar da bunun farkında olsunlar!
 
Sene 1988 baharı, din kardeşim bacım Emine Şenlikoĝlu ve ekibi bir dergi çıkarıyorlardı, Mektup Dergisi.. Onlara yazmıştım, Kurdistan’da kan gövdeyi götürüyor, daha düne kadar islamın teminatı olan kürd toprakları bugün yerini yavaş yavaş sosyalizme bırakıyor, siz müslüman kardeşlerim kürd sorununa da islami bir çözüm sunun, derginizde bu konuya da yer ayırın. Ama bacımız adına yazılan mektupta “bizim sorunlarımız başımızdan aşkındır, bizim şimdi kürt mürt sorunuyla uĝaraşacak zamanımız yok (1) demişlerdi. Ne yazıkki aradan 20 yıl geçtikten sonra bacımız daha yeni meselenin mahiyetini anlamış olacakki Güney Kurdistan’a gidip geziler düzenliyor, kitaplar yazıyor ve Kürd sorununu anlayabiliyor!

Yine Halabçe katliamı meselesinde bir tek islam cemaati sesi duyulmamıştı, hiç kimse meydanlara çıkıp protesto bile etmemişti? Hatta bazıları alkış tutuyordu? Neymiş kürdler Saddam devletine karşı başkaldırmıştı!… Ama kimse çıkıpta kürdlerin yüzyıldır toprakları işgal altında, kimlikleri bile inkar ediliyor, onlar haklı demedi, diyemedi.

Bu güne kadar müslümanlar Kuzey Irak (Güney Kurdistan) sorununa hep seyirci kaldılar, taki bizden olmayan başkaları kendi menfaatları icabı el attı, hiç şüphesiz ki sorunu da kendi menfaatleri icabı çözerler, burda da kürd veya bir başka ulusun menfaatı sözkonusu deĝil ama olası çözümlerinde kürd menfaati de eskiye nisbeten daha çok olabilir, o zaman bizim görevimiz mazlum halka karşı çıkmak olmamalı, başkaları el attı diye! Eĝer samimiysek geçte olsa biz de sorunlara el atalımki yarın başka Güney Kurdistanlar da başkalarının eliyle çözülmesin, işte Kuzey Kurdistan bir örnektir.

Dilerim akli selim müslümanlar ne demek istediĝimi anlamışlardır.
Saygılarımla

26.09.2004
M.Nureddin Yekta
——————- ——————————
(1) 1988 yılı Mektup Dergisi arşivlerinde vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir